Duvarlar inşa eden bir dünyada, tasarım, biçimsel olarak tam tersini ifade etmelidir. | TED | وفي عالم يضع جدرانًا، لا بد للتصميم أن يعبر في شكله على العكس، |
Dünya petrolünün yüzde kırkı tam buradan geçiyor, Hürmüz Boğazı. | Open Subtitles | أربعين بالمائة من بترول العالم يعبر من هنا مضيق هرمز |
..ya da caddeyi geçen karıncalara, yaprağın ağacın gövdesine düşürdüğü gölgeye bakıyordum. | Open Subtitles | أو النمل الذي يعبر الطريق أو ورقة تلقي بظلها على جذع شجرة |
2.14 bölümünü ihlal etmeden o kapıdan geçmesi için birkaç gün daha vereceğim. | Open Subtitles | ستكون أيام قبل أن يعبر خلال الأبواب في الإنتهاك من القسم 2.14 |
Dişi oltaya takıldı ve erkek orayı geçti. | Open Subtitles | الأُنثى كانت تصارع الحبال و الذّكر كان يعبر و يقفز صانعاً حلقات |
Yoldan geçerken olayı gören kişinin dediğine göre, hayatı için çırpınarak yanan dev bir sigara gibi bir şeymiş. | Open Subtitles | أية شهود ؟ أول شخص في المشهد كان يعبر من هناك ووصف ما رآه كسيجارة عملاقة تحترق وتهرب لنجاتها |
Yerleşmesi basitti, ışığın içimizden geçmesine izin veriyordu... | Open Subtitles | ببساطة إن المصل يسمح للضوء ان يعبر مباشرة من خلال أجسادنا |
Ama Beatles gibi yolun karşısına geçmek Eric için yeterli değildi. | Open Subtitles | لكن لم يكن كافياً لإيريك أن يعبر الطريق كما يعبره الناس |
Ama genç bir erkeğe kapalı yumrukla dokunduğunda şüphe ifade edermiş. | Open Subtitles | ولكن إذا ضرب الذكر الأصغر بالقبضة المغلقة فهو يعبر عن الشك |
Tanrı'nın kendisini güçten ziyade güçsüzlük içinden ifade ettiğini öne sürdüler | TED | مقترحين أن الرب يعبر عن نفسه من خلال الاستكانة, أكثر مما يفعل من خلال القوة. |
Sonu mantığa meydan okur, soruna yeni bir bakış açısı getirir ve seyirciler şaşkınlıklarını gülerek ifade eder. | TED | الخاتمة تتحدى المنطق، تعطي تبصراً جديدا للمشكلة، ف يعبر الجمهور عن دهشتهم بالضحك |
Bilirsiniz bir kısmımız hâlen genç siyahi adamlar gördüğünde, yolun karşısına geçiyor, kapıları kilitliyor, çantasını kontrol ediyor, değil mi? | TED | تعلمون ذلك الجزء منا الذي لا زال يعبر الشارع ويقفل الأبواب ويتمسّك بالمحفظة عندما نرى الشباب السود؟ |
İnce bir zardan difüzyon ile damar yoluna geçiyor. | TED | ثم يعبر الهواء إلى غشاء رقيق حتى يمر إلى مجرى الدم عن طريق الانتشار. |
Değil mi? Şimdi ışık önce sarı sonra morumsu filtreden geçiyor. | TED | صحيح؟ بسبب أن الضوء يعبر عبر فلتر أصفر ومن ثم عبر فلتر أورجواني |
geçen radyasyonlar ise "Kutup ışıkları" gibi şeyler oluşturur. | TED | الإشعاع الذي يعبر الحقل المغناطيسي يعطي أشياء مثل الشفق القطبي. |
Onlar sınırı yasa dışı geçen insanlar değil. | TED | ليس هؤلاء من يعبر الحدود بشكل غير قانوني. |
2.14 bölümünü ihlal etmeden o kapıdan geçmesi için birkaç gün daha vereceğim. | Open Subtitles | ستكون أيام قبل أن يعبر خلال الأبواب في الإنتهاك من القسم 2.14 |
Ömrümün yarısı geçti, gurur duyacağım tek bir şey yok. | Open Subtitles | لقد انتهى نصف حياتي وليس لدي شيء يعبر عنه ، لا شيء |
Ayrılırken,bu duvarı geçerken gözüne bir şeyler ilişti. | Open Subtitles | وعندما ذهب ،كا يعبر هذا الحائط ولكن شيئا لفتإنتباهه، |
...aynanın içindeki Şeytanın dünyamıza geçmesine sebep olabilirim. | Open Subtitles | سأجعل من الممكن للشيطان أن يعبر المدخل عائداً إلى العالم الحقيقي |
Bir adamın kurdu, kuzusu ve otu var ve nehri geçmek istiyor ama teknesi tek seferde sadece birini taşıyabiliyor. | Open Subtitles | رجل لديه ثعلب وأرنب وملفوف ويريد أن يعبر النهر ولكن القارب لايستطيع إلا أن يأخذ كل واحداً منهم على حدا |
Patlamadan hemen önce bir yük treni geçtiğini hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | أتتذكر وجود قطار آخر يعبر بجواركم قبل الإنفجار بقليل ؟ |
Forrest Gump, bugün Mississippi nehrini dördüncü kez geçecek. | Open Subtitles | فورست جامب، البستانى من جرين بو ألاباما أوشك أن يعبر نهر الميسيسيبى ثانية اليوم |
3:00 Ayrılık Kahraman; normal, güvenli yuvasının eşiğini geçer ve özel bir dünyaya ve maceraya adım atar. | TED | 03:00: مرحلة المغادرة البطل يعبر العتبة من منزله وعالمه الطبيعي والآمن ويدخل العالم الخاص المليء بالمغامرة. |
Tâli yollarda sıkışacaktır ve işlek bir yerden sınırı geçmez. | Open Subtitles | سيلتزم بالطرق الفرعية و لن يعبر الحدود من مكان مزدحم |
Normalde bizi, okula doğru giderken köprüyü geçene kadar... tüm yol boyunca takip ederdi. | Open Subtitles | في العادة، كان يتبعنا طوال الطريق يعبر الجسر باتجاه المدرسة |
Ve 'sabır' silahlı nöbetçiler tarafından korunan dikenli telin içinden geçemez. | Open Subtitles | الصبر لن يعبر سياج محروس و مدجج بالأسلحة |
Hava şartlarına maruz kaldığı biraz belli siz onu, asıl, trenleriniz Amazon'dan Pasifik'e geçmeye başladığında görün. | Open Subtitles | يبدو عليها آثار المناخ.. .. ولكن انتظر حتى يعبر قطارك من اﻷمازون.. |