hoşuna giden her şeye dokunmak ister, kırmızı elbiseye de dokunmak istedi. | Open Subtitles | إنه يحب لمس ما يعجبه لذا حاول لمس لباس تلك المرأه الاحمر |
Ben de eğer ona hediye vereceksem onun hoşuna gitmeyecek bir şey vermeyi tercih ederim. | Open Subtitles | لقد فكرت إن كان يجب أن أهديه هدية فيجب إعطاؤه شئ لا يعجبه |
Yarın kimin yarışacağı hakkında bazı zor kararlar almak zorunda kaldım ve bazılarınız bundan hoşlanmayacak. | Open Subtitles | بشأن من ينافس غداً والبعض منكم لن يعجبه ذلك |
Belki bir telefoto lensle seni inceledi burnunun şeklini beğenmedi. | Open Subtitles | ربما جلس في مواقف السيارات يتفحصك بعدسة فتوغرافية ولم يعجبه سلوكك. |
Hapse girerse girsin. Orayı seviyor zaten. Değil mi Robert? | Open Subtitles | قد يعود للسجن، فالوضع يعجبه هناك أليس كذلك (روبرت) ؟ |
Bu bölümden kim hoşlanmadı biliyor musunuz? | TED | ولكن هل تعرفون من الذي لم يعجبه هذا الفصل؟ |
Fakat Zeus'un bu verimliliğinden memnun olmayan bir kişi vardır. | Open Subtitles | لكن كان هناك من لم يعجبه خصوبة زيوس الوافرة |
Hadi! - AP bunu sevmez. - Bunu ben bile istemem. | Open Subtitles | هيّا , آبي لن يعجبه ذلك حتي أنا لن يعجبني ذلك |
Ne diyelim, burası hoşuna gitmediyse, yolu açık olsun. | Open Subtitles | حسنٌ، إن لم يعجبه المكان هنا، فحمداً لله على تخليصنا منه. |
- Kredi kartı falan kabul etmiyorum. - Bu "Adam"ın hoşuna gitmeyecek. | Open Subtitles | ـ لا أستخدم بطاقات إئتمان على الإطلاق ـ "الرجل" لن يعجبه ذلك |
Hiç hoşuna gitmedi ama en azından oyunda oynamama izin verdi. | Open Subtitles | لم يعجبه الأمر مطلقاً ولكنه على الأقل تركني أبقى بالمسرحية |
Sonra da ona artık müşterimiz olmadığını bildirdiğinde, muhtemelen bundan hoşlanmayacak. | Open Subtitles | اذا من المحتمل لَنْ يعجبه الأمر عندما تُخبرُه بأنَّه لَمْ يَعُدْ زبونَنا |
Etrafa bakınıp, biricik projesinin içine eden iki dedektiften hoşlanmayacak. | Open Subtitles | فهو لن يعجبه وجود محققين يتطفّلان في الأرجاء ، أنت تعرف يخرّب مشروعه المحبوب |
Müşteri beğenmedi ama biz beğendik. Sonuçta ne kadar iyi olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | العميل لم يعجبه ونحن العكس، بالنهاية عرفنا فيها بأنه ممتاز. |
Sanırım verdiğim cevabı beğenmedi çünkü o zaman vurmaya başladı. | Open Subtitles | وأظنه لم يعجبه إجابتي لأن هذا حين بدأ ييضربني |
Seçeneklerini açık tutmayı seviyor. Öyle değil mi? | Open Subtitles | يعجبه التمتع بالإحتمالات صحيح؟ |
Bundan hoşlanmadı bu yüzden işini sattı. | Open Subtitles | هو لم يعجبه ذلك، لذا باع عمله. وهو عمل سرّي |
Yemeği, suyu var kafesinden de memnun görünüyor. | Open Subtitles | لديه طعام, ماء يبدو أن قفصه الجديد يعجبه |
Ağabeyim senden hoşlandı. Genellikle kimseyi sevmez. | Open Subtitles | أن أخي معجب بك وهو لا يعجبه أحدا في العادة |
Yoksulluk edebiyatı yapmayı sevmezdi. | Open Subtitles | لم يكن يعجبه أن يسهب في الحديث عن الفقر فقط, |
Ama iş bu ve benim abim böyle şeylerin kolay olmasından hoşlanmaz. | Open Subtitles | ولكنه عمل وأخي الكبير لا يعجبه ذلك عندما تكون الأمور ليست سهلة |
Sana "hep" kötü davranan öğretmenine söyle, o zaman. Bundan hiç hoşlanmayacaktır. | Open Subtitles | إذن أخبر المتنمر الدائم، لن يعجبه ذلك على الإطلاق |
beğenmezse de, kendine, yeni bir iş aramak zorunda kalabileceğini söyleyebiliriz. | Open Subtitles | وإن لم يعجبه عملكِ،بإمكاننا قول... أنّه يجب عليكِ إيجاد عملٍ آخر |
Ama denediği diğer şefleri beğenmemiş. | Open Subtitles | لكن لم يعجبه أيّ من الطهاة في أختبارات الأداء. |
Son ödevimi beğenmediği için düzeltmem gereken bir kaç yerden bahsetti. | Open Subtitles | لم يعجبه للموضوع الذي إخترت تقديمه للإمتحان النهائي. |
Bob Dole tütün endüstrisinden bir dostun. Bob Dole stilini sevdi. | Open Subtitles | بوب دول صديق لصناعة التبغ بوب دول يعجبه اسلوبك |
Malum varlıklar hoşnut değildi diyelim en azından. | Open Subtitles | بعض المشتركين هناك لم يعجبه ذلك ليقول القليل |