Onu bitirmek için gücü olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | إنه كان يعلم أنه ليس لديه القوه لإنهائها |
Carry kaybedecek bir şeyimin olmadığını biliyordu ve kirli işlere elini sürmeyi hiç sevmedi. | Open Subtitles | كارى كان يعلم أنه ليس لدى ما أخسره لذا فقد أرسلنى هذه المره لأؤدى العمل القذر |
Thorn kaza olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | و ثورن يعلم أنه ليس حادثا |
Bir striptiz kulübü olmadığını biliyor mu? | Open Subtitles | هو يعلم أنه ليس ناد ٍ للتعر أليس كذلك ؟ |
Winston bunu bir ilerleme olarak görüyorken bunun dünyanın doğru bir tasviri olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وعلى الرغم من ونستون ترى في ذلك التقدم، لأنه يعلم أنه ليس صورة دقيقة من... العالم. |
(Kahkahalar) Tüm bunlar korkutucu ve bu salondaki herkes öyle olmadığını biliyor. | TED | (ضحك) الآن، يبدو ذلك كله مخيف، وكل شخص في هذه الغرفة يعلم أنه ليس مخيفاً. |
O... O, Sy olmadığını biliyor, bu o değil... | Open Subtitles | يعلم أنه ليس ...ساي)، أن هذا) |