Gözyaşların köpek maması gibi kokmadıkça, ağlamak onu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | البكاء لن يعيده. إلا إذا فاحت دموعك برائحة طعام الكلاب. |
Üzgünüm demek onu geri getirmeyecek, değil mi? | Open Subtitles | حسناً ، حتى أسفك هذا لن يعيده ، أليس كذلك ؟ |
Bakın, biliyorum bu onu geri getirmez fakat bu sadece bir jest olsun. | Open Subtitles | انظر, أعرف أن هذا لن يعيده للحياة و لكن اليك هذه بادرة حسنة |
Ama camdan aşağı bakmak onu geri getirmez. Adam depresyondaydı. | Open Subtitles | و النظر من النوافذ لن يعيده حياً, لقد كان مكتئباً |
Musa'nın oğlumu öldürmesine izin verdin. Hiçbir tanrı onu getiremez. | Open Subtitles | أنت تركت موسى يقتل إبنى لا يوجد إله يمكنه أن يعيده |
Sınıfa dedim ki hepimiz gözlerimiz kapatacağız kalemi alan kişi geri getirecek. | Open Subtitles | وكذلك قلت في الصف سنغلق أعيننا والشخص الذي أخذ القلم رجاءً أن يعيده |
Ona geri getirmesini söyler misiniz? Bir yıldır onda duruyor. | Open Subtitles | إخبره أن يعيده إنه لديه طوال العام |
Sateda yok oldu ve arkadaşlarınla sürekli kaçarak yaşamak onu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | ساتيدا انتهى, واعيش هارب مع أصدقائك لن يعيده أبدا |
Dördüncü tabağı kaldırın, ağabeyini geri getirmeyecek. | Open Subtitles | ضعي هذا الصحن الرابع بعيداً إنه لن يعيده إليك |
Güzel bir tekneyi kaybetmekten mutlu değilim ama iç çekmek onu geri getirmeyecek, gençliğimizi geri getirmeyeceği gibi. | Open Subtitles | و ليس أنني سعيد لفقداني قارباً جيداً و لكن النحيب لن يعيده مرةً أخرى ليس أكثر من أن يعيد شباب الأمس مرة أخرى |
Otopsi yapılması onu geri getirmeyecek nasıl olsa. | Open Subtitles | إلى جانب أن التشريح لن يعيده إلينا |
Marianne, oyna bizimle. Gökyüzüne bakmak onu geri getirmez. | Open Subtitles | آنسه ماريان، تعالي وأعزفي لنا النظر إلى الجو لن يعيده لك |
- Evet gitti. Kendinizi istediğiniz kadar cezalandırabilirsiniz ama bu onu asla geri getirmez. | Open Subtitles | و تستطيع أن تعاقب نفسكَ قدرما تريد و لن يعيده ذلك أبداً |
Ama seni sen yapan kendi yeteneğinden kaçman onu geri getirmez. | Open Subtitles | لكن دفنك لمواهبك، التي تجعلكِ أنتِ، لن يعيده ذلك للحياة. |
Musa'nın oğlumu öldürmesine izin verdin. Hiçbir tanrı onu getiremez. | Open Subtitles | أنت تركت موسى يقتل إبنى لا يوجد إله يمكنه أن يعيده |
Söylediğim veya yaptığım hiçbir şey onu geri getiremez. | Open Subtitles | وأي شيء أقوله أو أفعله لن يعيده للحياة |
Barry'i konuşmak geri getirecek sanki. | Open Subtitles | لا يبدو ان الحديث عن (بارى) سوف يعيده مجددا |
Hugo onu bulacak. İzini sürüp geri getirecek. | Open Subtitles | (هيوغو) سيجده، سيتقفّى أثره و يعيده |
Onu her neredeyse oradan geri getirmesini umuyorum. | Open Subtitles | أنا أتمنى... أن يعيده من المكان الذى به |
Albany'ye getirmek için çok miktarda kokain toplaması gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | قال أنه يصفي حسابات كوكائين يعيده لمدينته |