hayatını yaşıyor diye ona kendini suçlu hissettirme. | Open Subtitles | لا تجعله يشعر بالذنب لمجرد أنه يعيش حياته |
hayatını yaşıyor, başka bir şey düşünemiyorum. Onu düşünmemeliyiz. | Open Subtitles | إنه يعيش حياته لا يمكنني .التركيز على شيء آخر |
Sen kendi hayatını yaşıyorsun belki. O da kendi hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | ربما أنت تعيش حياتك وربما هو يعيش حياته |
Başkasının hayatına karışamazsın, ona, hayatını nasıl yaşayacağını söylemezsin. | Open Subtitles | ليس من حق أحد أن يتحكم في حياة أحد و يُملي عليه كيف يعيش حياته هذا ما كان يحزنني |
Sana, oğlun mükemmel bir adam ve çok parlak bir bilim adamı ve hayatı boyunca kendisi hakkında kötü hissetmesini istemiyorsan, ...ara sıra onunla gurur duyduğunu söylemelisin, demek için. | Open Subtitles | لأخبركي أن ولدكي رجل عظيم وعالم متألق وإذا كنتي تريدينه أن يعيش حياته وهو لا يشعر بأنه شخص تافه |
Dinle Tracy, Jimmy sadece hayatını yaşamak istiyor. | Open Subtitles | حسناً ترايسي .. جيمى يريد فقط أن يعيش حياته .. |
İyidir o. Sadece hayatını yaşamaya çalışıyor, değil mi? | Open Subtitles | لا بأس به، هو يحاول أن يعيش حياته وحسب. |
Şuna bakın. Ned'den başka herkes hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | أنظروا لهذا , كل شخص يعيش حياته عدا (نيد) |
Adam hâlâ hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | إنهُ ما يزال يعيش حياته |
Liz zaten yatılı okulda, John da kendi hayatını yaşıyor. 26 oldu. | Open Subtitles | (ليز) في المدرسة الداخلية و(جون) يعيش حياته الآن لقد أصبح في السادسة والعشرين |
O kendi hayatını yaşıyor. Ben de benimkini. | Open Subtitles | هو يعيش حياته أنا اعيش حياتي |
Kalbin nereyi istiyorsa oraya gider. başkasının değil kendi hayatına bakar. | Open Subtitles | ويذهب إلى أي مكان يرغب به قلبه يعيش حياته الخاصة، وليس حياة أي أحد |
Bu adamın hayatına devam etmesinin zamanı geldi. | Open Subtitles | حان الوقت ليحاول ذلك الرجل ان يعيش حياته |
Kimse, hayatı boyunca birisini sevmeden yaşayamaz. | Open Subtitles | لا احد يعيش حياته كاملة دون ان يحب شخصا ما |
Yani, o kendisinin Xaiver'in ölümüyle alakası var sanıyor, ama hayatı boyunca kendisini suçlamasına izin veremem. | Open Subtitles | (اقصد ، يظن وان له علاقة بموت (إكزيفير ولكن لا يمكنني ان اتركه يعيش حياته وهو يلوم نفسه |
Jonah sadece hayatını yaşamak ve yalnız bırakılmak istiyordu. | Open Subtitles | نوح فقط أراد ان يعيش حياته. و أن يكون وحيداً |
Vern'in hayatını yaşamaya hakkı var. | Open Subtitles | أعني ، لدى (فيرن) الحق في أن يعيش حياته |