Rio'nun 6.3 milyon sakini var Bunun yüzde 20'den fazlası, 1.4 milyonu kenar mahallelerde yaşıyor. | TED | يقطن ريو ٦.٣ مليون نسمة أكثر من ٢٠ بالمائة ، ١.٤ مليون ، يسكنون احياء فقيرة |
Dağların tepesinde, Afganistan sınırında yaşıyor. | TED | وهو يقطن في أعالي الجبال تحديداً على الحدود مع أفغانستان |
Şimdi, Aramanıza sebep olan adam, numara 2'de oturuyor, Doğru mu? | Open Subtitles | حسناً هذا الرجل الذى اتصلت بخصوصه يقطن بالشقة رقم 2 ؟ |
Bana bu binada tek bir adamın mı yaşadığını söylüyorsun? | Open Subtitles | أتخبرني بأنهُ كان هناك رجلًا واحدًا فقط يقطن هذه البناية |
Depo gibi bir yerde kalıyor. Eğer oradaysa, bize yardım edebilir. | Open Subtitles | انه يقطن في مستودع بأحد الأحيا اذا وجدناه ربما يمكنه مساعدتنا |
Yani, şu anda evde sizinle beraber yaşayan başka birisi var mı? | Open Subtitles | . اعني, هل هناك احد آخر . يقطن في هذا المنزل برفقتك |
Kadınların sana bakıp hayran olmaları lazım, tabi şu kahverengi evde oturan kızkardeşiz diyen kadınlar hariç. | Open Subtitles | إجعلي النساء ينظرن إليكِ بإعجاب ما عدا هاتان الإمرأتان اللتان يقطن بالمنزل البني ويقولان أنهما أختان |
Ne zamandır bu birimde kimse yaşamıyor? | Open Subtitles | منذ متى و كان أحدهم يقطن في تلك الوحدات؟ |
Evsahibim burada yaşıyor. Artık tamir etmek zorunda. | Open Subtitles | مالك مسكني يقطن هناك، سيضطرّ لإصلاحها الآن |
Dostum Dai-Sechen şurada yaşıyor. Onlarda konaklayacağız. | Open Subtitles | هنا يقطن صديقي داي سيشان و سنمضي الليل عنده |
Devletin ekip biçmek şartıyla arazi verdiği yaşlı bir adam. Torunuyla birlikte yaşıyor. Sizinle konuşmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | رجل عجوز استقرّ هنا، يقطن مع حفيده، قال أنّه يرغب بمحادثتك |
Burada Los Angeles'da yaşıyor. Bana öyle dedi. | Open Subtitles | انه يقطن بالقرب من لوس أنجليس انه اخبرني بذلك |
Affedersiniz. Delmare Berry burada mı oturuyor? | Open Subtitles | المعذرة, هل يمكنك إخبارى هل هنا حيث يقطن ديلمور بيرى ؟ |
O, yolun karşısında oturuyor. Sizinkini ona bıraktım. | Open Subtitles | انه يقطن عبر الشارع لقد أعطيته البيتزا خاصتكِ |
Bu katilin aynı bölgede yaşadığını ve tıp eğitimli olduğunu gösterir. | Open Subtitles | وهذا يفسر أن القاتل يقطن في المنطقه ويدرس الطب |
- meclis 1 ay ertelenmiş... fakat nerede yaşadığını biliyorum. | Open Subtitles | -تأجلت الجمعية لمدة شهر ولكني أعرف أين يقطن |
Aslında, bir arkadaşım çok yakında kalıyor. | Open Subtitles | في واقع الأمر، صديق لي يقطن بالقرب من هنا |
Bordeaux, Fransa'da yaşayan Serge Ahmed fareler şeker için, kokainden daha fazla çalışacaklarını gösterdiği çok ilginç bir çalışma yayınladı. | Open Subtitles | الباحث سيرج احمد الذي يقطن بفرنسا نشر دراسة مثيرة تُظهر ببساطه أن الفئران سيعملون بجهد اكبر للسكر اكثر من الكوكايين |
Asistanımın apartmanında oturan biri. | Open Subtitles | الشاب الذي يقطن في بناية سكرتيرتي بيتي انه لطيف.. |
Bavul teslim etmemiş, başkentte otel odası ayarlamamış ve orada yaşamıyor. | Open Subtitles | لم يحضر معه أمتعة و لم يحجز غرفة بفندق في العاصمة , و هو لا يقطن هناك |
O da amcasının yaşadığı İngiltere'ye gitmeye karar verdi. | TED | حينها قرّر التوجّه إلى المملكة المتّحدة، حيث يقطن عمّه. |
Yeni bölge memurunun nerede oturduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلم اين يقطن ضابط المقاطعة الجديد ؟ |
Nerde yaşar, nerde çalışır, ve en önemlisi, şu anda nerede olduğu. | Open Subtitles | أين يقطن ويعمل والأهم من كل ذلك أين يمكن أن يكون الآن |
En son hatırladığımda DC bölgesinde yaşıyordu. | Open Subtitles | حسب ما أذكره أنه كان يقطن في العاصمة |
katil burada küçük çocukla birlikte kalıyordu. | Open Subtitles | بأن القاتل كان يقطن هنا مع الطفل |
Kuyutorman'ın cenup hudutlarında ikamet eder. | Open Subtitles | كان يقطن عند الحدود الجنوبيّة لـ"ميركوود" |
- O burada oturmuyor. | Open Subtitles | إنه لا يقطن هنا |
Babamı bulmuş ve bu evde yaşıyormuş gibi davransam olmaz mı? | Open Subtitles | أيمكنني التظاهر بأنّي وجدت أبي وبأنّه الشخص الذي يقطن هنا؟ |