| Kongrenin büyük bankaları dağıtıp, mortgage ve benzer endüstrileri yeniden düzenlemekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | والكونجرس لم يكن لديه خيار غير افلاس البنوك الكبيرة وترتيب الرهنيات في هذا المجال |
| Kongrenin büyük bankaları dağıtıp, mortgage ve benzer endüstrileri yeniden düzenlemekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | والكونغرس لم يكن لديه خيار آخر سوى تحطيم المصارف الكبرى وتنظيم الرهون العقارية والصناعات المشتقة. |
| Dava tamamen aleyhine. Kaçmaktan başka hiçbir şansı yoktu. | Open Subtitles | ،القضية ضده قوية لذا لم يكن لديه خيار غير الاختفاء |
| Başka seçeneği yoktu. Savunma ağları yok edilmişti. | Open Subtitles | لم يكن لديه خيار لقد حطمنا شبكتهم الدفاعية |
| Karını yem yapıp seni geri getirmek istemedi. Ama başka seçeneği yoktu. | Open Subtitles | يستعمل زوجنك كطعم ليرجعك الى اللعبة لكن لم يكن لديه خيار |
| Bu deneyimli avcıyla tekrar işbirliği yapmayı denemekten başka seçeneği yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديه خيار الى ان يحاول الانضمام بقوة الى هذا الصياد الخبير مرة اخرى |
| Neler olabileceğini düşününce başka seçeneği kalmadı. | Open Subtitles | .باعتبار الذي حدث،لم يكن لديه خيار |
| Böylece şantajcının seçeneği kalmadı. | Open Subtitles | المبتزّ لم يكن لديه خيار. |
| Aslında hiç şansı yoktu. Tetiği çekmek zorundaydı. | Open Subtitles | لم يكن لديه خيار حقًا كان عليه أن يجذب على الزناد |
| Elinde delil olmadığı için, saygı değer Yargıç Wilkerson'ın davayı düşürmekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | بدون ادلة القاضي الشريف ويلكرسون لم يكن لديه خيار الا اسقاط القضية |
| Tek başına kazandı. Onun şansı yoktu ama bizim var. | Open Subtitles | لا,لم يكن لديه خيار بينما نحن لدينا |
| Tek başına kazandı. Onun şansı yoktu ama bizim var. | Open Subtitles | لا,لم يكن لديه خيار بينما نحن لدينا |
| Çocuk eline silah almıştı. Başka şansı yoktu. | Open Subtitles | لقد حمل الطفل سلاح ولم يكن لديه خيار |
| Bence Avidius Cassius'un seferine devam etmekten başka seçeneği yoktu. | Open Subtitles | أعتقد أن أفيديوس كاسيوس لم يكن لديه خيار سوى مواسلة حملته |
| Ama başka seçeneği yoktu. Kanıtlar fazlasıyla güçlüydü. | Open Subtitles | لكن لم يكن لديه خيار فالأدله كانت قاطعه |
| Cowen'ın beni elinde tutmaktan başka seçeneği yoktu. Onun baş bilimadamıydım. | Open Subtitles | كووين) لم يكن لديه خيار سوى) الإحتفاظ بي,لقد كنت قائد علمائه |
| Hakemin başka seçeneği yoktu, yapmak zorundaydı. | Open Subtitles | الحكم لم يكن لديه خيار كان عليه فعلها |
| Babamın başka seçeneği yoktu. Onlar vahşilerdi. | Open Subtitles | أبي لم يكن لديه خيار لقد كانوا همجيين |