İntikam intikamı doğurur hep. | Open Subtitles | تذكّر.. الانتقام لا يولّد إلّا الانتقام |
İntikam sadece intikamı doğurur. | Open Subtitles | الانتقام لا يولّد إلّا الانتقام |
"İntikam sadece intikamı doğurur. " | Open Subtitles | "الانتقام لا يولّد إلّا الانتقام" |
Bu durum, yıldıza kütleçekimine karşı direnç kazandıran bir basınç üretir. | Open Subtitles | وهذا يولّد ضغط والذي بدوره يحمي النجم ضد الجاذبية |
Bir yıIdızın çekirdeğindeki füzyon her saniyede bir milyar nükleer bombanın çıkardığı enerji miktarı kadar enerji üretir. | Open Subtitles | الاندماج بلُبّ النجم يولّد القوة الانفجارية |
Bu makinenin elektrik enerjisi üreten... küçük bir dinamosu vardır. | Open Subtitles | .. فلدى هذا الجهاز مولد صغير . يولّد طاقة كهربائيّة |
Evrende bu kadar çekim gücü üreten yalnızca bir yer mevcuttur. | Open Subtitles | هناك مكان واحد بالكون يولّد هذه الكمية من الجاذبية |
Aslında her insan, kilogram başına Güneş'ten 6000 kez daha çok ısı üretebilir. | Open Subtitles | في الواقع ، كل إنسان يولّد حرارة 6000 مرّة اكثر من الشّمس للكيلوجرام. |
Sadece bir sistem başka bir sistem üretebilir... | Open Subtitles | النظام لا يولّد إلا نظاماً مثله |
- Çatışma cinayeti doğurur. - İncilvari oldu. | Open Subtitles | -والصراع يولّد القتل . |
Geleceği öngörebilir, algoritmalardan kehanetler üretir yaklaşan bir felaket olduğunda Dehliz çanlarını çalar. | Open Subtitles | ،يمكن أن يتنبأ بالمستقبل يولّد تنبؤات بعمليات حسابية ويدق أجراس الدير في حال توقع حدوث كارثة |
Bu ard arda vuruşlar yoğun miktarda ısı ve devasa bir basınç üretir. | Open Subtitles | هذا الضرب يولّد حرارة عاتية وضغط هائل |
Yani düşündüm de, 240.000 watt elektrik üreten bir binada uygulanabilir. | Open Subtitles | إذ ارتأيت أن بالإمكان تطبيقه على بناء يولّد ما يربو عن 240 ألف واط كهربيّ. |
Bizim devamlı üreten bir çözüme ihtiyacımız var. | TED | نحن بحاجة لحل يولّد الطاقة طوال الوقت. |