Eğer zaman yeniden başlamazsa kapıya dayanmış bu masanın pek bir faydası olmaz. | Open Subtitles | إذا وقتِ لا يُعيدُ نفسه، هذه المنضدةِ ضدّ ذلك البابِ لَنْ يُساعدَ كثير. |
Ama kardeşine zarar vermenin buna bir faydası olmayacak. | Open Subtitles | لكن يَآْذي أَخَّاكَ لَنْ يُساعدَ أيّ شئَ. |
Bütün iş teknikte bitiyor, o kasların hiçbir faydası yok. | Open Subtitles | هو كُلّ في تقنيتِكَ، وكُلّ تلك عضلاتِ لك لَنْ يُساعدَ في الشيءِ مثل هذا. |
Arttırmanın da faydası olmaz. | Open Subtitles | lt لَنْ يُساعدَ كثير لتَحسينه. |
Bunun bir faydası olmaz. | Open Subtitles | الذي لَنْ يُساعدَ. |