| En küçük sorunumuz politika. Bu şey kendi cinayetini çözdü. | Open Subtitles | والسياسين هم أقل مخاوفك أعني هذا الشيء حل جريمة قتله |
| Kaldıracın ikinci kolu: Aslında, insanlık tarıma dayalı açlık sorununu bir yüzyıl önce çözdü. | TED | العتلة رقم إثنان: وجد البشر حل لفقر الزراعة منذ قرن. |
| Bilimciler bu sınırlamayı oldukça basit bir yolla çözdü: Kaydın yönünü yataydan dikeye çevirdiler. Bu da alansal yoğunluğun 2,5cm (1 inç) kare başına bir terabite yaklaşmasını sağladı. | TED | الباحثون قامو بحل هذه المشكلة بطريقة بسيطة ملفتة للنظر : بتغير اتجاه التسجيل من شكل طولي إلى شكل عمودي، مما سمح بالوصول إلى كثافة واحد تيرا بت بالإنش المربع. |
| Kendi başına çözdü. Bunu idare etmemde gerçekten yardımcı oldu. | Open Subtitles | لقد إكتشف الأمر بنفسة إنه فعلاً يساعدني في إنجاز ذلك |
| Einstein'ın genel görecelik denklemlerini yeni ve şaşırtıcı bir yoldan çözdü. | Open Subtitles | حلّ معادلات النسبية العامة لاينشتين .بطريقة جديدة ومحيرة |
| Onu belirli bir zamanda aramam gerekiyordu... ve sonra annem sorunu çözdü. | Open Subtitles | احتجت لأن اتصل بها في وقت ما ومن ثم حلت لي المشكلة |
| Fakat Birinci Dünya Savaşı uğruna savaşılan haksızlıkların çok azını çözdü. | Open Subtitles | لكن الحرب العالمية الأولى حلّت ببضعة شكاوي على أولئك الذين تقاتلوا |
| Soru: Bu grup problemi ne kadar daha hızlı çözdü? | TED | سؤال: بكم سبقت هذه المجموعة في حل اللغز؟ |
| Natalie aradı. Monk olayı çözdü.Caddenin yukarısındaki depodalar. | Open Subtitles | مونك حل القضية ، هناك خزانة تخزين نهاية الشارعِ |
| Belki de bu adamda gerçekten Trudy'nin cinayeti ile ilgili bir ipucu vardı ve Monk olayı çözdü. | Open Subtitles | ربما هذا الرجل عنده فكرة عن قاتل ترودي ثم مونك حل القضية |
| Emlakçı büyük sırrı çözdü mü? | Open Subtitles | هل قالت لك موظفة العقارات أي شـيء يسـاعد في حل اللغز ؟ |
| Yani Collier işgal altındaki Seattle'a girdi, bir çocuğun kafasını ellerinin arasına aldı ve tüm Amerikan Hükümetini paniğe sevkeden problemi çözdü öyle mi? | Open Subtitles | اذا كولير ذهب الى ما يدعى سياتل المحتلة وضع يديه على الطفل و حل المشكلة التي جعلت الحكومة الأمريكية في حالة رعب |
| Deriyi taşıma sorununu canlı dokuyu kaçırarak çözdü. | Open Subtitles | لقد حل مشكلة نقل البشرة عن طريق اختطاف نسيج حي |
| Ying bu sorunu tüm yayların ve okların aynı şekilde tasarlanması üzerinde ısrarcı olarak çözdü, böylece değiştirilebilir oluyorlardı. | TED | قام ينغ بحل تلك المشكلة من خلال الإصرار على تصميم الأقواس والسهام كافة بشكل متماثل، و أصبحت بذلك قابلة للتبادل. |
| Ve o şu ana kadar dünyada bilinen en karmaşık kodla yazılmış bir mesajı çözdü bir müptela bulmaca dergisindeki. | Open Subtitles | وقد قام بحل رمز من اصعب واعقد واهم الرموز في العالم في مجلة الألغاز اللعينة |
| Ancak bazı amfibyumlar sonunda sorunu çözdü. | Open Subtitles | لكن قامت بعض البرمائيات بحل المشكلة في النهاية. |
| Hiçbir hakim onaylamadığı sürece devlet destekli suçların geçerli olmayacağını çözdü. | Open Subtitles | إكتشف بأن الأحكام القانونية لن تضره إذا لم يوافق القاضي على تطبيقها |
| - Nasıl yaptı bilmiyorum ama bir şekilde neler yaptığımızı çözdü hepimizi ele verebilirdi. | Open Subtitles | -لا أعرف كيف ، ولكن بطريقة ما إكتشف ما قمنا به، |
| Bu yüzden kimse çözemezken son ipucunu çözdü zaten. | Open Subtitles | هكذا تمكّنت أيضاً من إكتشاف حلّ اللغز الأخير حيث لمْ يتمكّن أحد من حلّه. |
| Aslında, doğa bunu pek çok kez çözdü. | TED | في الواقع ، فإن الطبيعة حلت المشكلة في مراتٍ كثيرةٍ جداً. |
| Katarina pantolonunun düğmelerini çözdü ve onunla oynamaya başladı. | Open Subtitles | حلّت كاترينا أزرار بنطاله، وبدأت في مداعبته |
| Ama yine de gerçek bir vaka çıktı ve onu çözdü. | Open Subtitles | لكنّها كانت حالةً حقيقيّةً برغمِ هذا، وقد حلّها |
| Kravatımı çözdü. | Open Subtitles | فكّت ربطة عنقي. |
| Telgrafımı çözdü mü? | Open Subtitles | هل فكت شفرة البرقية التي بعثتها |
| Amiralim, oyunumuzu yuttular. Rochefort az önce bir telsiz mesajının şifresini çözdü. | Open Subtitles | لقد ابتلعوا الطعم , ادميرال روتشيفورت قد قام للتو بفك شفره اتصال |