Biz, şimdilik, halkı bilgilendirmenin ülkenin çıkarları için iyi olmayacağını düşünüyoruz. | Open Subtitles | في الوقت الحالي نعتقد أن إبلاغ الشعب لن يكون في مصلحة البلاد. |
Herkesin çıkarları için el ele tutuşup karşıya geçelim mi? | Open Subtitles | لذا للآن، سيكون في مصلحة الجميع أن تتشابك أيدينا لنعبر الشارع معاً، حسناً ؟ |
Şahsi çıkarları için biraradalar. Bu açıdan ABD, Lesterland'den daha kötü. | TED | بل لمصلحتهم الخاصة. من خلال ما سبق، فإن الولايات المتحدة الأمريكية أسوأ من ليستيرلاند. |
Wraith'ler bir adım atacak ve bunu sadece kendi çıkarları için değil.... ...bütün galaksi için yapacaklar. | Open Subtitles | فإن الريث سيتخذون خطوة إلى الأمام ليس فقط لمصلحتهم الذاتية و لكن من أجل المجرة بالكامل |
Amerikan hükümeti kendi çıkarları için süvari kılıcını kuşanıp, şıngırdatmaya bayılıyor. | Open Subtitles | ووزارة الخارجية الأمريكية تتمتّعُ بهَزّ سيفِها لمصلحتها الشخصية |
Hayvanlarla işbirliği yapmalarının yanı sıra bitkiler bazen onların efendileri olup, kendi çıkarları için onları kullanıyorlar. | Open Subtitles | إضافة إلى التعاون مع الحيوانات تكون النباتات في بعض الأحيان سيدتها وتستغلّهم لمصلحتها |
Güç sahibi insanlar, kendi çıkarları için zenginleri fakirlerle karşı karşıya getiriyor. | Open Subtitles | اشخاص في السلطة بستخدمون انقسام الاغنياء ضد الفقراء من اجل مصلحتهم الخاصة |
Hal'in tüm çabaları, bu ülkenin çıkarları için. | Open Subtitles | إن دافع (هال) الوحيد هو مصلحة هذا البلد |
Ama bu ülkenin gelecekteki çıkarları için yaptım. | Open Subtitles | ولكن ما فعلته كان في مصلحة هذا البلد |
Organizasyonumuzun çıkarları için güvenilir biri olarak hareket edebilirsin. | Open Subtitles | -حسنٌ، أعني أنه يمكن الثقة أن تتصرفي في مصلحة الوكالة |
- Tek istediğim sistemin çıkarları için en iyisi. | Open Subtitles | أريد فقط ما هو في مصلحة النظام جيد |
Şirketin çıkarları için. | Open Subtitles | إنه في مصلحة الشركة |
VP ve Astsubayını, kulübü kendi çıkarları için kullanmakla suçluyorum. | Open Subtitles | أتهم الرئيس والرقيب باستغلال العصابة لمصلحتهم الشخصية |
Aileniz veya arkadaşlarınız pahasına bir şeylere inanmak doğru değildir ve birisi sizden, herkesin iyiliği için ilişkilerinizi veya ahlakınızı feda etmenizi istiyorsa, muhtemelen sizi kendi çıkarları için kullanıyordur. | TED | الإيمان بشيء ما لا يجب أن يكون على حساب عائلتك وأصدقائك، لكن إن طلب التضحية بعلاقاتك أو أخلاقك من أجل المنفعة الأكبر، فهم على الأرجح يستغلونك لمصلحتهم. |
İnsanlar bana kendi öz çıkarları için geliyorlar. | Open Subtitles | الناس يأتون لي لمصلحتهم الذاتية |
Onlar kendi çıkarları için her şeyi yapıyorlar... | Open Subtitles | يفعلون كل شيء لمصلحتهم الخاصة |
Kendi çıkarları için ama evet. | Open Subtitles | لمصلحتها, لكن, نعم. |
Beni esir alarak Erica Kravid zamanı kendi çıkarları için büktü. | Open Subtitles | بسجنها ليّ.. فإن (إيريكا كرافيد) طوعت الزمن لمصلحتها |
Ama iki grup ortak çıkarları için bir araya gelip beraber de çalışabilir. | Open Subtitles | لكنها ايضت لا تلاحظ كمجموعتين تعملا معا من اجل مصلحتهم |
Hal'in tüm çabaları, bu ülkenin çıkarları için. | Open Subtitles | إن دافع (هال) الوحيد هو مصلحة هذا البلد |