Yani evrensel yer çekimini anlamayı mümkün kılan bazı atlama taşlarını, bazı özel koşulları kastediyorum. | TED | أعني هناك ركائز أساسية، و بعض الظروف التي في ظلها لم يكن مستحيلًا عليه أن يستنتج قانون الجاذبية. |
Bir elektrik alanını görselleştirmenin en iyi yolu yer çekimini düşünmektir. | TED | الطريقة الفضلى لتصوّر حقل كهربائي تتمثل في التفكير في الجاذبية. |
Kendimizi üstün tür ve farklı görmenin bilimselliğe olan zararının farkında olmama rağmen, bu insan istisnacılığının çekimini hissediyorum. | TED | أشعر بتلك الجاذبية للتميز البشري حتى عندما أتعرف على الثمن العلمي التفردي لرؤية أنفسنا كأصناف متفوقة، منعزلين. |
Şimdi ben yeni bir fotoğraf çekimini kabul edene kadar albümümün yayın programlarında olmadığını söylüyorlar. | Open Subtitles | الآن يقولون أن أسطوانتي قد تم إلغاء موعد صدورها حتى أوافقة على جلسة تصوير أخرى. |
Bu lanet bombanın yer çekimini bu kadar sevdiğini bilmezdim. | Open Subtitles | لم أخذ في الحسبان ان هذه القنبلة اللعينه تعشق قوة الجاذبيه كثيرا |
Kısa bir şekilde o güzel manzaraların manyetik çekimini, ve estetik zevkin önemli kaynaklarını düşünün. | TED | تأمل للحظه في مصدر مهم من المتعة الجمالية الجذب المغناطيسي للمناظر الطبيعية الجميلة |
64. programdayız. 05 G'lik kuvvet var, yer çekimini hissediyoruz şimdi. | Open Subtitles | نحن نخوض البرنامج 46 بدأنا نشعر بالجاذبية الآن |
Yer çekimini anlıyorduk, aerodinamiği anlıyorduk. | TED | نحن نفهم الجاذبية ؛ نحن نفهم الديناميكا الهوائية. |
Bilmiyoruz, belki ciddi anlamda yer çekimini değiştirirsek aynı şeyi bedenimizi yaratmak için de yapabiliriz. | TED | نحن لا نعرف، إذا كنت تغير الجاذبية بشكل كبير، إذا كان سيحدث نفس الشيء لكي يخلق جسمك. |
inanılmaz derecede zayıf. Zıpladığım zaman kısa bir süreliğine yer çekimini yenebilirim ama bir protonu elimden çıkaramam. | TED | أستطيع بسهولة هزم الجاذبية عندما أقفز . لكن لا أستطيع أن أخذ بروتون من يدي. |
Bu yüzden dünyadaki yer çekimi üstadına sıfır yer çekimini tattırma şansını elde etmiş olmam harikaydı. | TED | لذا عندما أتيحت لي الفرصة لكي أقدم ﻷبرز خبير في العالم في موضوع الجاذبية تجربة اللاجاذبية، كدت لا أصدق. |
Bu tüy, kuşlara yer çekimini yenmeyi olanaklı kılmıştır ve olağandışı bir şekilde havaya çıkarmıştır. | TED | فقد أتاحت هذه الريشة للطيور قهر الجاذبية والإقلاع في الجو بطريقة غير عادية. |
Öyleyse biz ışığı da karanlığı da görmüyoruz yer çekimini görmüyoruz, elektriği de görmüyoruz. | TED | إذاً نحن لا نرى الظلام و لا نرى الضوء, لا نرى الجاذبية و لا الكهرباء. |
Yer çekimini hazırlar, uykuya geçer ve kurtarılmayı bekleriz. | Open Subtitles | إس إشارة مرشد الطوارئ سنجهز كوات الجاذبية سنضع أنفسنا ، فى حالة من توقف النمو |
Şimdi Kütle çekimini herşeyi içine çekmekten hiçbirşey durduramaz | Open Subtitles | الأن لا شيء بأمكانه إيقاف الجاذبية من جذب كل شيء الى الدخل |
Sizce insanlar yer çekimini yenebilir mi? | Open Subtitles | هل تعتقد أن البشر تستطيع أن تسير ضد الجاذبية ؟ |
Sadece yer çekimini kullanarak, üst kısmı saptamaya çalışıyordum. | Open Subtitles | أنا كنت أستخدم الجاذبية لأحدد في أي إتجاه هو الأعلى |
Evet, dogru. Ben yer çekimini elma olmadan da bulurdum. | Open Subtitles | لا هذا ليس صحيحا فأنا كنت سأكتشف الجاذبية دون الحاجة لتفاحة |
Vanity Fair fotoğraf çekimini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكرون جلسة تصوير مجلة فانتي فير ؟ |
Onun yerine daha genç birini alınca hasetinden çatlayıp Joe çekimini sabote etti. | Open Subtitles | لقد عوضتها بشخص أصغر سناً، وقامت بتخريب جلسة تصوير (حو) بسبب غيرتها المطلقة. |
Sanırım yer çekimini çalıştıracak düğmeyi buldum. | Open Subtitles | اعتقد انى وجدت مفتاح احداث الجاذبيه |
Bunun üzerinde bir süredir çalışıyoruz. Yer çekimini kesen serum. | Open Subtitles | أسمي هذا المركب بتركيبة انعدام الجاذبيه |
Bilim insanlarının yer çekimini anlayışı günümüze kadar değişti ama Newton'un evrensel kütle çekim yasası çoğu durumda iyi bir yaklaşım. | TED | تطور فهم العلماء للجاذبية منذ ذلك الوقت، ولكن قانون نيوتن في الجذب العام لا يزال تقريبًا جيدًا في معضم الحالات. |
Yer çekimini kontrol edebildiğinizi hayal edin. | Open Subtitles | تخيلوا لو كان بإمكانكم التحكم بالجاذبية. |