| Efendim, Kuzey Garnizonu'nu çevreleyen orman, Örümcek Ağı Kalesi'ndeki silahlı askerler tarafından çevrili. | Open Subtitles | سيدي الغابات المحيطة بالحامية الشمالية مليئة بالجند المسلحين جميعهم من قلعة شباك العنكبوت |
| Evimizi çevreleyen çitin kenarındaki portakal ağacından aldığım portakalı hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر أقططفتُ برتقالة برية من على حافة الغابة المحيطة بمنزلنا |
| Sonra da harf hatlarını çevreleyen boş alanın görüntüsü yaktığı filme mi çıkar? | Open Subtitles | والمساحة الفارغة التي تحيط خط الطباعة ستحرق الصورة إلى فيلم ؟ هذا بالضبط |
| Rose çiftliğini çevreleyen dikenleri telleri kullanarak da yaptı bunu. | Open Subtitles | وفعلت ذلك مجدداً على الأسلاك التي تحيط بمزرعة آل روز |
| Kan damarlarını kırmızı ile işaretledik ve beyni çevreleyen BOSu ise yeşil renkte. | TED | قد قمنا بتمييز الأوعية الدموية باللون الأحمر، والسي إس إف الذي يحيط المخ سوف يكون أخضرًا. |
| Bugün, Samanyolu'nu çevreleyen minik galaksilerin 60 tanesini biliyoruz. | TED | نحن الآن على دراية بستين من هذه المجرات الصغيرة، والتي تُحيط بمجرتنا. |
| Karanlığa alışınca, zeminin ve onu çevreleyen duvarların detaylarını anlayabildim. | TED | بينما اعتدت أكثر على الظلام، كنت قادراً على الحصول على تفاصيل الأرضية و الجدران المحيطة. |
| çevreleyen su ise donma noktasından birkaç derece yüksektir. | TED | بينما المياه المحيطة بها ليست سوى بضع درجات فوق الصفر. |
| Çin ormanları ve Akdeniz'i çevreleyen topraklar kasabalar şehirleştikçe ve ülkeler ortaya çıktıkça kıyımdan ilk nasibini alan yerler oldu. | Open Subtitles | غابات الصّين وَ الأراضي المحيطة بحوض الأبيض المتوسط.. استُقطعت مبدئياً لتكوين قرى، التي نمت إلى مُدن ثمّ دُوَل. |
| Bu durum, bizi kurbanı çevreleyen şartlar hakkındaki düşüncelerimizde şüpheye düşürür. | Open Subtitles | هذا يجعلنا نشك بالظروف المحيطة لموت الضحية |
| Bu sinirlere ve çevreleyen kaslara gelecek bir zarar boğazda ani felce neden olabilir. | Open Subtitles | أيّ جرح إلى هذا العصبِ وعضلته المحيطة نَتائِج في فوريةِ شلل الحنجرةِ. |
| Belki de eskiden gölün etrafında çevreleyen güzel tepelerin hatıraları onları kalmaya zorluyor. | Open Subtitles | أو ربما عدم الرغبة في خسارة ذكرى تلك التلال الجميلة التي تحيط بالبحيرة |
| Programı çevreleyen aşırı gizlilik yüzünden her türlü kötüye kullanım söz konusuydu. | Open Subtitles | بسبب السرية الشديدة التي تحيط البرنامج، كان هناك الكثير من التجاوزات. تعذيب؟ |
| Onu çevreleyen bulutlar atomun tek elektronunun dolaşmasına izin verilen alandır. | Open Subtitles | السحب التي تحيط بها هي العوالم التي يجوبها إلكترون الذرة الوحيد |
| yersizler. Burayı çevreleyen kavurucu çöl ile karşılaştırırsak, bu insanlar da öyle. | TED | على النقيض من الصحراء الحارقة التي تحيط المكان، وكذلك هؤلاء الناس. |
| İlk önce birisi şöyle dedi; "Ya bu yıldız çok gençse ve onu çevreleyen doğduğu madde bulutuna hala sahipse?” | TED | أولاً، قال أحدهم: أتعلمون، ماذا إذا كان هذا النجم حديث النشإ وما زالت تحيط به سحابة من المواد التي نشأ منها. |
| Tapınağı çevreleyen taş binanın çatısı yoktur ama tepesi dikenli telle örülmüştür. Heykelleri kimse çalmasın diye. | TED | يحيط الضريح مبنى حجري بلا سقف متصلة من القمة بأسلاك شائكة لضمان عدم سرقتهم مرة أخرى. |
| Arazinin sınırını çevreleyen duvarın üstünde oturuyordu. | Open Subtitles | لقد كان جالسا على السور الذي يحيط بمنزلنا |
| Yani moder tıp ve bunu çevreleyen... yapay kalp, laser cerrahlık, Gen terapisi... | Open Subtitles | طبّ حديث جدا وكلّ يحيط... القلوب الإصطناعية، جراحة ليزر، العلاج بالجينات، لتسمية بضعة... |
| Bu delik, bizi çevreleyen yabancı ışığın yarattığı kaosu dışarıda tutuyor. | Open Subtitles | غرفة مظلمة حتى ذلك الثُقب يستثني تشويش أشعة الضوء الدخيلة التي تُحيط بنا |
| Seni çevreleyen çok soru var Michael. | Open Subtitles | "هناك أسئلة كثيرة تحوم حولك يا "مايكل |
| Bu krateri çevreleyen buz mağaralarında şimdiye kadar bilinmeyen yaşam formlarının bile olabileceği düşünülüyor. | Open Subtitles | يُعتقد الآن أنّ الكهوف الجليدية التي هدّبت هذه الفوهة لعلها تكون أيضاً موطنٌ لأشكال الحياة المجهولة حتى الآن |
| Uzun, büyük düşmanlar. çevreleyen kollar, kurun duvarı! | Open Subtitles | الأعداء , يطيروا ويسقطوا الأيادي الدوارة ارفعي جدار |
| Bu yapıyı çevreleyen diğer birkaç organ hep birlikte boşaltım sistemini oluşturur. | TED | ويحيط بهذا الهيكل عدة أعضاء أخرى والتي تشكلُ معاً الجهاز البولي بالكامل. |
| Evet, onu çevreleyen aşk ve ihtiraslarla ayni hayat | Open Subtitles | نعم نفس الشيء تماماً حياة الذي يُحيطُ الحبَّ والرغبةَ |