Beni öfkeli, huysuz ve lekeli bir adama dönüştürmesine izin veriyordum. | TED | لقد سمحت لهذا المرض أن يحولني إلى شخص غاضب نكد مبقع. |
Rahiplerin açtığı kuşların içi yeşil ve iğrenç kokuyor. İmbra çok öfkeli. | Open Subtitles | يفتح الكهنة الطيور طازجة داخل و نتن مروع , لمبرا غاضب جدا |
Burada iğrenç ruhlar varsa bile, öfkeli oldukları kişiler biz değiliz. | Open Subtitles | اذا تتواجد أي أرواح خبيثة هنا بالأسفل فانها ليست غاضبة منَّا |
Bunun yerine, erkekler kabararak olabildiğince tehditkar görünür sonra öfkeli renk ve şekil gösterileriyle savaşmaya hazır olduklarını belli ederler. | Open Subtitles | بدلا من ذلك ، الذكور ينفخون أنفسهم مع نظرة تهديد قدر الإمكان ثم تتصل رغبتهم للمحاربة بعروض ألوان ونمط غاضبة |
Peki ya turuncu çantalı öfkeli çocuğun bütün bunlarla ne ilgisi var? | Open Subtitles | وما دخل الفتى الغاضب ذو حقيبة الظهر البرتقالية بأي شيء من هذا؟ |
Çoğu vakada, alev alan insan son derece öfkeli ya da huysuzdu. | Open Subtitles | .. في أغلب الحالات الشخص الذي يحترق يكون غاضباً جداً أو مُستاء |
İçgüdüleriye hareket eden, vahşi, rahatına düşkün..... ... ve öfkeli | Open Subtitles | إنه مخلوق كامل مكون من الرغبة و المرح و الغضب |
Burada meşale yok, yaba yok, öfkeli insan sürüsü yok. | Open Subtitles | مكان لتجنب الشعلات , و أشواك الحقول و الجماهير الغاضبة |
Bir ofis dokümanını sızdıran bu makineye ne kadar öfkeli olduğumu görebiliyor musun? | Open Subtitles | أترين كم أنا غاضب من قطعة جهاز من مكتب التي سربت هذه الوثيقة؟ |
İnsanlar romalıların inşa ettiği tapınak fonundan para almamıza öfkeli. | Open Subtitles | الشعب غاضب من استغلال الرومان لأموال المعبد ليبنو بها القناة |
Ama sonra at gözlüğümü takıyordum. Oraya geri dönüyor, işlerimi yapıyordum ama bunu yaparken bunu geliştirdim -- öfkeli, huysuz davranış biçimi. | TED | ثم أضع غمامتي، وأخرج مجددًا وأقوم بأموري، ولكن خلال قيامي بذلك، نما داخلي سلوك غاضب نكد. |
Çok öfkeli oldu. | Open Subtitles | إنه غاضب جداً, أنا لا أريده أن يكون غاضباً جداً |
Bir gün öfkeli bir lezbiyeni çok memnun edeceksin sen. | Open Subtitles | سوف تجعلين امرأة سحاقية غاضبة سعيدهـ جدًا في أحد الأيام |
Neden öfkeli bir anne, genç kızının hayatını kurtarmayı reddettiğini iddia ediyor acaba? | Open Subtitles | إذا لماذا كانت لدي أم غاضبة تدعي أنك رفضت إنقاذ حياة ابنتها المراهقة؟ |
Annene o kadar öfkeli kalma ve o oğlanı ele geçir. | Open Subtitles | لا تظلي غاضبة من أمك طويلا و إحصلي على ذلك الفتى |
Benim çocuklarım yatma vaktini geçtikten sonra konuşurlarsa, öfkeli sesimi takınır... | Open Subtitles | عندما يستمر أطفالي بالتحدث بعد وقت النوم أستخدم صوتي الغاضب لقول |
Saldırı üstüne saldırı tıpkı öfkeli karıncalar gibi, benzin kokusuyla deliye dönmüşlerdi. | Open Subtitles | بالتناوب، بالهجوم، بالهجوم مثل النمل الغاضب المجنون برائحة الغازولين |
Koca öfkeli ve Amerikalı kadın'ı ölümle tehdit ediyor. | TED | والزوج كان غاضباً ويهدد بقتل الفتاة الأمريكية |
Her kurbanı 30'dan fazla bıçaklaması zanlının kesinlikle öfkeli olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | لكل ضحية,هذا الجاني عنده الكثير من الغضب نحتاج للمزيد من الأجوبة |
Bunu yaşadım. O öfkeli kalabalıkları atlattım. | TED | مررت بهذه التجربة ، مررت بتجربة رؤية الحشود الغاضبة. |
Bu da, toplumda şu anda bazı fakir beyaz adamların neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamama yardımcı oldu. | TED | وقد ساعدني هذا على فهم السبب في أن بعض الرجال الفقراء البيض غاضبين جدًا في هذه اللحظة في المجتمع. |
CIA ve öfkeli Küba sürgünlerinin başı çektiği bir savaş. | Open Subtitles | الحرب التي تديرها وكالة المخابرات المركزية والكوبيين الغاضبين فى المنفي |
"Bilmiyorum." Birkaç gün içinde, binlerce öfkeli Mısırlı orada bir araya geldi ve İçişleri Bakanına: "Yeter. | TED | ولكن في أيام قليلة انضم عشرات الآلاف للصفحة مصريون غاضبون انضموا للصفحة ليقولوا لوزارة الداخلية كفى |
Çatışma sonrası durumlarda, durumun tekrar çatışmaya yönelmesinin sebebi yaşlı kadınlar öfkeli olduğu için değildir. | TED | في حالات مابعد الحرب بسبب أنهم عادةً يرجعون الى الحرب ليس بسبب غضب النساء العجائز |
Şimdi ise 11 öfkeli Adam ve 1 Gelişme Özürlü Adam'a dönüyoruz. | Open Subtitles | نحن الآن نعود إلى أحدى عشر رجل غاضبا ورجل واحد متخلف عقليا |
Harriman yardim ve ekipman vaat ediyor, ancak Stalin öfkeli. | Open Subtitles | وعد هاريمان بتقديم المساعدات و المعدات لكن ستالين شعر بالغضب |
20 dakika önce eyalet başkentinden öfkeli bir telefon geldi. | Open Subtitles | لقد جائتنى مكالمه غاضبه من مجلس الولايه منذ 20 دقيقه. |
öfkeli insanlar alakasız şeyleri suçlamaya eğilimlidir. | TED | يميل الأشخاص الغاضبون إلى إلقاء اللوم في غير موضعه. |
- Vahşice ölümler, öfkeli ruhlar diriltir, değil mi? | Open Subtitles | اذن الأرواح الغاضبة توالدت نتيجة موت عنيف , صح؟ أجل |