Öyle olduklarını sanırlar ve bu onlara hep üzüntüyü getirir. | Open Subtitles | يفكروا بانهم كذلك ولايجلب لهم ذلك الا جميع انواع الحزن |
Başka bir araştırma da yaşlı insanların hüzünle daha rahat başa çıkabildiklerini gösterdi. Gençlere göre üzüntüyü daha kolay kabulleniyorlar. | TED | دراسة أخرى أظهرت أن كبار السن ينخرطون في الحزن بشكل أسهل. فهم متقبلون للحزن أكثر من الشباب. |
Ya her şeyin arkasında olan üzüntüyü görürsün ya da onu uzak tutmayı seçersin. | Open Subtitles | اما ان ترى الحزن الذي يتواجد وراء كل شيء او تقرر ان لا تبالي بكل هذا |
Böyle bir üzüntüyü haketmiyor. | Open Subtitles | هو لا يستحق هذا النوع من الحزن سيكون بداخل مأزق كبير |
Getirdiğin üzüntüyü görmesin diye Clarice'i uzağa gönderdim. | Open Subtitles | لقد أبعدت (كلاريس) عن هنا لإعفائها عن أي أنباءٍ حزينة قد جلبتها. |
Bu üzüntüyü, sizden gerçekleri koparmak için kullanalım, olur mu? | Open Subtitles | لنستغل هذا الحزن للحصول على بعض الحقائق , هلاّ فعلنا ذلك ؟ |
Demek zar oynuyorsun. üzüntüyü hafifletmenin farklı bir yolu. | Open Subtitles | حسناً،لنرمي النرد،إنها طريقة غريبة للتعبير عن الحزن. |
Gerçek bir kahramanın sınavı üzüntüyü ve yalnızlığı yenmesidir. | Open Subtitles | الاختبار الحقيقي للبطل، ليس أن يترك الحزن والوحدة يتحكّمان به. |
Yani, üzüntüyü bastırıp öfkeye çeviriyorsun. | Open Subtitles | لذلك كنت قد قمعت الحزن ، و حولته الى غضب |
Bu da üzüntüyü, eski karı mevzularını ve avukat faturalarını içine alır. | Open Subtitles | و هذا يعكس الحزن و مشاكل الزوجة السابقة و اتعاب المحامى |
Hissettiğin üzüntüyü hayal bile edemiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع حتّى أنْ أتخيّل الحزن الذي تشعرين به |
Bu bir göz. Göz üzüntüyü nasıl gösterir? | Open Subtitles | وهذه عينٌ، فأنَّى يتجلّى الحزن في العين؟ |
Sadece sebep olduğu üzüntüyü değil aynı zamanda hissettirdiği suçluluk duygusunu da. | Open Subtitles | ليس فقط الحزن المتعلق بالأمر ولكن كذلك الشعور بالذنب المرتبط به |
Ve kız bu sonsuz anda hatırlıyor, bu bir çok kere bölünen şu ana dönüşmüş anda bir kez hissettiği üzüntüyü hissettiğini tam olarak anlamadan, sadece kendisini yaşamak için, | TED | تذكرت الفتاة , في هذه اللحظة اللانهائية الان بالفعل مضى كثير من الوقت الحزن شعرت به مرة من الصعب إدراك انها شعرت به لمجرد أنه سكن روحها |
Ah. Bu üzüntüyü belirten bir ah mıydı yoksa sevgiyi belirten bir ah mı? | Open Subtitles | أهذا تأوه يدل على الحزن أم التعجب؟ |
Üzgün olduğunda üzüntüyü çiziyor. | Open Subtitles | عندما يكون حزيناً, فإنه يرسم الحزن. |
Böyle bir üzüntüyü kaldıramazsınız. | Open Subtitles | انت لا تلفيق هذا النوع من الحزن |
Bir adam üzgün bir şarkı söylüyorsa, üzüntüyü biliyor demektir. | Open Subtitles | رجل يغني أغنية حزينة، إنه يعرف الحزن. |
Getirdiğin üzüntüyü görmesin diye Clarice'i uzağa gönderdim. | Open Subtitles | لقد أبعدت (كلاريس) عن هنا لإعفائها عن أي أنباءٍ حزينة قد جلبتها. |
36 saattir arkadasina hissettigin üzüntüyü izliyorum. | Open Subtitles | لطالما رأيتكَ حزيناً على صديقتكَ طوال الـ36 ساعة المُنصرمة. |