Sperm sayım arttı, ayrıca basit şekilleri ve desenleri ayırt edebiliyorum. | Open Subtitles | إحصاء حيواناتي المنوية بتصاعد، وعدت قادراً على معرفة الأشكال والأنماط البسيطة |
Sonuç olarak, tüm 3 boyutlu şekilleri yapabilirsiniz. | TED | وبالتالي تكون كل هذه الأشكال الثلاثية الأبعاد. |
Tüm bulut şekilleri en başta kümülüs bulutuydu. | TED | جميع هذه الأشكال من السحب كانت في البداية سحب ركامية |
Onun buluşları bugün hâlâ en sık kullanılan grafik şekilleri. | TED | لا تزال اختراعاته أكثر أشكال المخططات البيانيّة المستخدمة انتشارًا اليوم. |
Ve o örnekleri şimdi origami şekilleri oluşturmak için kullanabilirim. | TED | و يمكنني الآن استخدام النماذج لصنع أشكال الأوريغامي |
Bunu bir daha yaparsanız, istediğiniz şekilleri elde edebilirsiniz. Böyle bir dikdörtgen üzerinde | TED | إذا قمتم بفعلها مجدداً، يمكنكم الحصول على أنماط إعتباطية. |
Bu doğadaki şekilleri tanıyabilme yeteneğini gökteki takvimi okuyabilmek için kullandık. | Open Subtitles | استخدمنا هذه الهبة لتمييز الأنماط في الطبيعة لنقرأ الرُزنامة في السماء. |
Gençlerin günümüz ekonomisine hazırlanış şekilleri arasında dünyalar kadar fark var. | TED | هناك فارق كبير في الطريقة التي يتم إعداد الأطفال لاقتصادنا اليوم. |
Keskin, kıvrımlı şekilleri onlardan şekil üretmek için çok uygun. | TED | إن الخطوط الحادة والهشة التي يتميز بها تكوين هذه السحب يجعلها الأفضل لاكتشاف الأشكال |
Oyun şekilleri ile en küçük çocukların bile en soyut fikirlere ilgisini çekecek bir radikal alternatif yöntem geliştirdi, | TED | لقد قام بتطوير نظام جذري لإشراك الأطفال الصغار في أكثر الأفكار تجريديةً عبر الأشكال المادية للعب. |
Ve birincil görsel korteks sadece basit geometriyi algılıyor, sadece en basit şekilleri. | TED | والقشرة البصرية الأولية تعرف الهندسة البسيطة فقط الأشكال الأبسط فقط |
İnsanlara her gün işlerine gitmek üzereyken yarattıkları negatif şekilleri keşfetme imkanı sağlıyor. | TED | وانها تسمح للأشخاص باستكشاف الأشكال السلبية التي يخلقونها عندما يكونون مجرد الذهاب لاعمالهم اليومية. |
Ve doğadaki birçok yaygın şekilleri tekrar oluşturabiliriz. | TED | ويمكننا إعادة صياغة الأشكال التوراتية للطبيعة. |
O kadar canlı ve uhrevi şekilleri var ki ara sıra insan algısını bile yanıltıyorlar. Yaparaklarının içinde küçük dans eden insanlara, maymun yüzüne, örümceklere ve uçan kuşlara benzer şeyler görürüz. | TED | لديها أشكال جذلة وكأنها من العالم الآخر بحيث أنها ممكن تخدع حواس الإنسان أيضًا. في بتلاتهم نرى ما يبدو بأنهم أناس ذوي حجم صغير ترقص، وجوه لقرود، وعناكب، وحتى طيور كأنها تطير. |
Proteinlerin şekilleri ve dolayısıyla onların olağanüstü işlevleri, protein zincirinde amino asitlerin dizilimiyle tamamen belirlenir. | TED | أشكال البروتينات، ومن ثمّ وظائفها المهمة، تتحدد كليًا من خلال اصطفاف الأحماض الأمينية داخل سلسلة البروتين. |
Gördüğünüz gibi bir video verisine ve altı-yedi dakikalık bir video sonunda Dylan yülzer e dahil olmak üzere şekilleri ayırt etmeye başladı. | TED | و بإعطاءه هذا النوع من المعطيات المصورة فقط ستة أو سبعة دقائق من الفيديو يستطيع ديلان أن يبدأ في إستخراج أشكال متضمنا الوجوه. |
Onun davranış şekilleri benimkileri anımsatıyor. Ve ben de o şekil tanımına mükemmel uyuyorum. | Open Subtitles | أنماط تصرفاته مشابهة لتصرفاتي، وأنا ممتازة في التعرف على الأنماط. |
arıların uçuş şekilleri bireysel kararlarla oluşuturuluyor | Open Subtitles | أنماط الطيران للنحل تحدد بواسطة قرارات فردية |
Davranış şekilleri, öğrenilir. | Open Subtitles | أنماط سلوك معلّمة. |
Dahası, tekrarlanan şekilleri kuramsallaştırırız ve onları tanırız. | TED | ماذا أيضا، سنجرد الأنماط المتكررة و نتعرف عليها |
Yani hepsi çok hoş insanlar ama hayatlarını yaşama şekilleri... | Open Subtitles | اقصد هم اناس طيبون لكن الطريقة التي يعيشون بها حياتهم |
Hayaliniz teşvik edilmesydi, duygularınız olamazdı isimleri, renkleri, şekilleri bile atayamazdınız... | Open Subtitles | لا يمكن ان تكون خبيراً في الفرم والعصر والشوي والحمص ان لم تكن تعرف الاسماء والالوان وحتى الاشكال والنكهات |