Bu her atom aynı anda iki farklı yerde demektir, buda şu anlama gelir, küçük metal parçasının hepsi iki farklı yerde bulunur. | TED | وهذا يعني ان كل ذرة موجودة في مكانين مختلفين في وقت واحد وهذا يعني ان الجسيم المعدني موجود في مكانين في وقت واحد |
Sosyal haber sitesi olarak adlandırılan bir site. Bu şu anlama geliyor popüler ön sayfalar web'de en eğlenceli şeyler. | TED | هذا ما يمكنكم تسميته موقع أخبار إجتماعية. في الأساس كل ذلك يعني أنها صفحة بداية ديموقراطية لأفضل الأشياء على الويب. |
Bu şu anlama geliyor ki, ona liseden sonra sahip olmamışlar. | Open Subtitles | هذا يعني أنكِ لم تنجبيه إلا بعد وقت طويل من الثانوية |
Ve bu şu anlama gelir, yaratıcılığınız duygularınızdan gelir bu yüzden bitersiniz, işiniz biter. | TED | وهذا يعني أن كل إبداعك يأتي من مشاعرك، لذا أنت مُستغل تماماً، منتهي. |
çapraz bağlılık sistemlerinin bulunuşu ve kitle tahrip silahlarının bulunuşu şu anlama geliyor, her geçen gün artarak, Düşmanımla aynı kaderi paylaşıyorum. | TED | ظهور الترابط وأسلحة الدمار الشامل يعني أنه، وبتزايد، أتشارك في مصيري مع عدوي. |
şu anlama da geliyor Stygimoloch ve Dracorex artık yok. | TED | مما يعني أن دراكوريكس و ستيجيمولوك إنقرضا |
Ayrıca şu anlama da geliyor: Geriye 10 temel dinozorumuz kaldı. | TED | مما يعني بالطبع انه لدينا عشرة ديناصورات رئيسية لنتعامل معها |
Bu şu anlama geliyor; insani gelişim, laiklik değil, dönüşüme uğrayan Orta Doğu'da kadınların işe alınmalarının çözümüdür. | TED | ما يعني ذلك هو أن التنمية البشرية وليس العلمنة هي مفتاح تمكين المرأة في الشرق الأوسط المتحول. |
Ve bu şu anlama geliyor; artık vücudunuz daha fazla stresle başa çıkabilir ve kendini daha çabuk iyileştirebilir. | TED | للمرونة الجسدية، مما يعني أن جسمك يمكن أن يتحمل المزيد من الضغط، ويشفي نفسه بشكل أسرع |
Bu şu anlama geliyor: tüm bu ihtiyarlar azınlıktaki gençlerin sırtında bir yük, ve her ihtiyar bireysel olarak daha az değere sahip. | TED | وذلك يعني أن كل هؤلاء المسنين هم يمثلون في الأكثرية عبء على الشباب، وأن كل شخص متقدم في العمر لديه قيمة أقل. |
Ben, tasarımcı olarak, eğer buraya bir kablo koyarsam, biliyorum ki bu şu anlama gelecek, farlara erişmek için motoru sökmek zorunda kalacağız. | TED | أنا، المصمم، إن وضعت سلك هنا، فإنني أعلم أن ذلك يعني أنه سوف يكون علينا إزالة المحرك للوصول إلى الأضواء. |
Kullanıcının suyu kaynatmak için şu düğmeye basması gerekiyor, yani şu anlama geliyor, hepimiz tembel olduğumuz için ne kadar ihtiyacın varsa o kadar dolduruyorsun. | TED | المستخدم يجب حقا ان يضغط على الزر لجعل مائه يغلي و الذي يعني , بما ان جميعنا كسولين سوف تملئ تحديدا ما تحتاجه |
Bu şu anlama gelir; bu bir gün sizin de probleminiz olacak. | TED | مما يعني انها في احد المراحل ستكون مشكلتك ايضاً |
Bu şu anlama geliyor, katidid erkekleri bu çiftleşme hediyesini vermek konusunda aşırı seçici davranıyorlar. | TED | ولذلك هذا يعني أن تكون الذكور انتقائية للغاية بشأن من تعطيه هذه الهدايا. |
şu anlama gelir, muhtemelen sunucu iki dakika önce dinlemeyi bırakmıştır çünkü çok akıllıca sorusunu düşünüyordu, ve soruyu sormaya odaklanmıştı. | TED | وهذا يعني أن المضيف توقف عن الاستماع لمدة دقيقتين لأنه فكر بهذا السؤال العبقري، وكان عاقد العزم على قول ذلك. |
Şimdi, bu şu anlama geliyor: hayvanlarımız, tüm ülkede dolaşmakta özgürler. | TED | حاليا، هذا يعني أن الحيوانات حُرة في التجول في بلادنا. |
Bu şu anlama geliyor, Dünya’da ne olursa olsun insanlar hayatta kalacak. | TED | وهذا يعني إن البشر سينجون مهما يحدث للأرض. |
Bu şu anlama geliyor Afrikalılar bu mutasyonel çeşitliliği daha uzun zamandır gerçekleştiriyorlar. | TED | هذا يعني أن الأفارقة قد جمعوا هذا التنوع الطفري منذ زمن |
şu anlama da gelebilir, ışığın böceği çekmesi gibi, bu şeyler insanları her gün de çekebilir. | TED | قد يعني ذلك الأشياء التي ينجذب إليها الناس كل يوم كالعثة إلى اللهب. |
Ama bu aynı zamanda şu anlama geliyor: Eğer istersek bu konuda bir söz hakkımız olabilir. | TED | لكن يعني ذلك أيضًا، إذا أردنا ذلك، يمكن أن يكون لنا رأي في هذا، |