Fakat, bunun aksine bizim aşının tasarımına olan yaklaşımımız epeyce ilkel kaldı. | TED | ومع ذلك، على الرغم من هذا، نهجنا في ابتكار اللقاح استمر بدائياً |
Yakın zaman dek, aslında bir aşının nasıl çalıştığını bilmemiz gerekmiyordu. | TED | حتى مؤخرا, لم نكن في حاجة لمعرفة كيف بالضبط يعمل اللقاح. |
Yine de, aşının işe yarayıp yaramayacağını, kolları sıvayıp aşıyı uygulayıp işe yaramasını bekleyinceye kadar öğrenemiyorsunuz. | TED | ومع ذلك، مازلتم لا تعرفون حقاً اذا كان اللقاح سيعمل حتى ترفع أكمامك وتتطعم، وتنتظر. |
İlk dalgada aşının etkisini göstereceğini ve virüsün yok edileceğini ümit ediyoruz. | Open Subtitles | نحن نأمل أن يتدخّل المصل خلال الموجه الأولى و يقضي على الفيروس |
SB: Oyun her an değişebilir çünkü şu anki sorunumuz, insanlarda işe yarayan bir aşının varlığını gördük ama şimdi daha iyisine ihtiyacımız var. | TED | سيث: قلب الموازين ممكن أن يأتي في أي وقت لأن مشكلتنا الآن نحن أثبتنا كيف يمكننا جعل اللقاح يعمل في الإنسان, نحن فقط في حاجة إلى لقاح أفضل. |
Pekala, kimler aşının tedavi üzerinde ne işe yaradığını hatırlıyor? | Open Subtitles | حسنٌ، إذن، من يتذكّر ما نعرفه عن اللّقاح ضدّ العلاج؟ |
Günümüzde bu işlem, iğne ve şırınga yoluyla yapılıyor birçok aşının vücuda iletilmesi bu eski teknolojiyle, yani iğneyle sağlanıyor. | TED | الآن، الطريقة التي تعمل بها من خلال الأبرة والحقنة، معظم اللقاحات يتم توصيلها بتلك الطريقة بتلك الطريقة القديمة باستعمال الأبرة. |
Büyük bir problem ve iğne ve şırınga ile ilgili çünkü aşının sıvı hali soğutmaya ihtiyaç duyuyor. | TED | وهذه مشكلة كبيرة، وهي مرتبطة بالإبرة والحقن لان اللقاح عبارة عن سائل، وحينها فهو يحتاج الى تبريد. |
Faith Osier: Yapmaya başlamadan önce aşının içerisine ne koymamız gerektiğini deneme ve anlama sürecinin başındayız. | TED | فايذ اوسير: نحن فقط في بداية عملية لنحاول ونفهم ما الذي علينا وضعه في اللقاح قبل أن نبدأ صنعه بالفعل. |
Konumuz sadece aşının ziyan olması değil yani, asıl problem çocukların aşılanamıyor olması. | TED | إنه ليس فقط فساد اللقاح هو المهم إنه إن هؤلاء الأطفال لا يتم تطعيمهم. |
Şimdiye kadar yapılan hayvan testleri böyle bir aşının ılımlı derecede bir hastalık geçirebilseniz de şiddetli geçebilecek vakaların önünü aldığını gösteriyor. | TED | حتى الآن التجارب على الحيوانات توضح أن هذا اللقاح يمكنه أن يقي ضد حالات المرض الحادة, و لكن يمكن أن تصاب بصورة خفيفة. |
Luthorcorp bu aşının üretilebilmesi için on milyon dolardan fazla harcadı. | Open Subtitles | صرفت لوثركورب أكثر من 10 ملايين دولار لإنتاج ذلك اللقاح |
Gün Fakat bu aşının, az sayıda insanın cesareti ve gücü sayesinde ortaya çıktığını biliyoruz. | Open Subtitles | ولكننا نعرف أن هذا اللقاح هو خلاصة الشجاعة والمثابرة، من قلّة رائعة |
aşının, işe yarayıp yaramadığını görecekleri bir test. | Open Subtitles | اللقاح عبارة عن إختبار للتحقق من نجاح الأمر |
Doğru bir grupla aşının kodunun çözeceğine dair onun üzerine iddiaya girdiler. | Open Subtitles | راهنوا أنه سيجمع الفريق الصحيح لحل شيفرة اللقاح |
Doktorunuzun verdiği aşının işe yaradığına emin misiniz? Evet. | Open Subtitles | اذا اللقاح الذي أعطاني طبيبكم ، أمتأكدين أنه يعمل؟ |
aşının yan etkileri olabileceğini söylemiştim. Bir konuşma yapmaya ne dersin? | Open Subtitles | أخبرتكم أن اللقاح قد يترك بعض الآثار الجانبية. ما رأيك ان نشرب نخباً؟ |
Bu aşının kullanıldığı ilk yer, güney Afganistan'dı. Çünkü, bu gibi teknolojilerden en çok yararlanacak çocuklar bu bölgelerde bulunuyorlar. | TED | حيث ان أول مكان استعمل فيه هذا اللقاح كان جنوبي افغانستان لأنه في أماكن كهذا الأطفال يستفيدون بأكثر طريقة ممكنه من تقنيات كهذه |
aşının işe yaraması için düşük bir ihtimal dahi olsa... | Open Subtitles | إذا كان هناك أية فرصة على نجاح المصل |
aşının tüm insanlık için olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقدت أن لقاح كان للبشرية جمعاء؟ |
Ben sadece... aşının nerede olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | ...كنت فقط أعرف مكان اللّقاح |
aşının, ilaçların ve işe yarayabilecek başka şeylerin dünyanın değişik yerlerine yollanması nasıl mümkün olacak? | TED | كيف ستتمكن من توزيع اللقاحات حول العالم و الأدوية، و أيَّاً كان ما سيستخدم للعلاج سواء كان متوافرا أم لا. |