acı çekmeyi tanrımız kapitalizmin mutlak bir takdiri olarak görürüz, teknolojik ilerleme yazılarını kesin doğru kabul ederiz. | TED | إننا نري المعاناة كقانون حتمي للرأسمالية ذلك هو إلهنا، إننا نقبل نص التقدم التكنولوجي كحقيقة لا تقبل الخطأ. |
Teşekkürler. acı çekmeyi ve şu senfoniyi yazmayı kesebilirim. | Open Subtitles | شكرا.يمكنني وقف المعاناة وكتابة السيمفونية. |
Elinizi sarmakla iyi bir şey yapmamışım. Siz acı çekmeyi seviyorsunuz. | Open Subtitles | لم تفعل أيّ شيء جيد لمعالجة تلك اليدّ تحبّ المعاناة |
Bu kara parçasında bizim gibi acı çekmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | إنّه يستحقّ أن يعاني على هذه الجزيرة مثل سائرنا |
Bu kara parçasında bizim gibi acı çekmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | يستحقّ أن يعاني على هذه الصخرة تماماً مثل بقيّتنا |
Ama bizi burada bıraktığı gibi soğukta ve yalnız acı çekmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | , لكنه يستحق أن يعاني البرودة والوحدة , مثلما تركنا هنا |
Ama günün 23 saatini bir hücrede geçirerek acı çekmeyi hak ediyor tek başına, arkadaş olmadan, ziyaretçi olmadan o hapisten dışarı adıma atma şansı olmadan. | Open Subtitles | لكنهُ يستحقُ ان يعاني في زنزانه مساحتها 8 أقدام ،لمدة 23 ساعة يومياً وحيداً بدون أصدقاء، بدون زوار، بدون فرصة للخروج من ذلكَ السجن |
Kız, adamın duygusal yakınlığını kaybetmektense fiziksel acı çekmeyi tercih ediyor olabilir. | Open Subtitles | وبالنسبة لها, غالبا من الافضل ان تعاني جسديا على ان تخاطر بمحبة احدهم |
Önceki hayatımda korkunç bir günahla namlanmış olmalıyım ki bu derece acı çekmeyi hakediyorum. | Open Subtitles | يجب أن يكون ارتكب خطيئة أنا الرهيبة في حياة سابقة ليستحق هذه المعاناة. |
Güç ve acı çekmeyi aynı anda barındırıyor olması, eski dünya insanlarıyla bir bağ kurmasını sağlamıştır. | Open Subtitles | جمعه بين القوة و المعاناة فى شخصية واحدة جعله على علاقة وثيقة بالأشخاص من العالم القديم |
Yaptığın her şey için acı çekmeyi hak ediyorsun. | Open Subtitles | إنّك تستحقّ المعاناة جزاءً لكلّ شيء أثمتَه |
Neden sonra acı çekmeyi, şimdi acı çekmeye tercih edelim? | Open Subtitles | لماذا المعاناة لاحقاً افضل من المعاناة الان؟ |
Bu yüzden olabildiğince çabuk bitirmeye çalıştım, çünkü acı çekmeyi haketmiyordu. | Open Subtitles | لذا حاولت أن تجعل من في أسرع وقت ممكن، لأنها لم يستحقون المعاناة. |
Kadınlar binlerce yıl gösterdiler ki merhametten doğan kuvvet süzülmemiş, dolaysız bir yolla acı çekmeyi algılamaktır olduğu gibi. | TED | ان النساء على مدى آلاف السنين مثلنّ القوة الباذخة والتي ترمز للتعاطف بصورة غير محدودة .. و غير مقيدة في عكس المعاناة كما هي |
acı çekmeyi önlemek istediğimiz halde, görünen o ki bir şekilde ona doğru koşuyoruz. | TED | بالرغم من أننا نريد تجنب المعاناة , يبدو أيضاً أننا نعدو ناحيتها . |
Yaptıklarından dolayı acı çekmeyi Ames'den fazla hak eden yok. | Open Subtitles | لا أتمنى الأذى لأحد، لكن (ايمز) يستحق أن يعاني لما ارتكبه |
Yaptıklarından dolayı acı çekmeyi Ames'ten fazla hak eden yok. | Open Subtitles | لا أتمنى الأذى لأحد، لكن (ايمز) يستحق أن يعاني لما ارتكبه |
Kimse onun kadar acı çekmeyi hak etmez. | Open Subtitles | لا يجب أن يعاني احد كما فعلت |
Kimse onun kadar acı çekmeyi hak etmez. | Open Subtitles | لا يجب أن يعاني احد كما فعلت |
Kimse acı çekmeyi hak etmez. | Open Subtitles | لا أحد يستحق أن يعاني |
Evet, ceza olarak Utanç Sehpası'nda acı çekmeyi seçti. | Open Subtitles | نعم, لقد اختار ان يعاني علي العامود |
Bunun için acı çekmeyi hak ediyorsun! | Open Subtitles | وتستحقي ان تعاني لهذا السبب |