Evet, anlaşmaya uydum. O da uydu, görüldüğü gibi. | Open Subtitles | حسناً ، نفذت الصفقة وهى أيضاً ، على ما يبدو |
Evet, anlaşmaya uydum. O da uydu, görüldüğü gibi. | Open Subtitles | حسناً ، نفذت الصفقة وهى أيضاً ، على ما يبدو |
Umut edelim de bir anlaşmaya varsınlar ve bizi bir süre serbest bıraksınlar. | Open Subtitles | دعنا نأمل أنهم يمكنهم التوصل إلى اتفاق وان يتركونا لحالنا لفترة من الوقت. |
Çok geçmeden konumunuzu tekrar düşünmenizi ve anlaşmaya uygun bir şekilde düzeltmenizi umuyoruz. | Open Subtitles | نأمل أن تعيد النظر في منصبك من دون تأخير وتعديله ليتوافق مع الاتفاق |
Adamı korkutarak anlaşmaya ikna ettirebilirsem bu çok da kötü sayılmaz. | Open Subtitles | ذلك ليس سيء، لو إستطعت إخافة هذا الفتى للحصول على صفقة |
Hey, Ben anlaşmaya çalışıyordum. Şansın varken, yapmama izin vermeliydin. | Open Subtitles | كنت أرغب في الإتفاق كان يجب عليكِ الذهاب، عندما واتتكِ الفرصة لذلك |
Bir anlaşmaya varmak istiyorum. Görüşmelerimizde sana pek bir şey vermedim. | Open Subtitles | أريد التوصل إلى تسوية تركتك بمعلومات قليلة سابقاً |
Senin görüşmelerde zorluk çıkarttığını, ama biri yardımcı olursa, kolay anlaşmaya varılırsa, ailenin yararına olacağını söyledi. | Open Subtitles | قال أنك كنت صعباً فى المفاوضات لكن لو حصلوا على بعض المساعدة و عقدوا الصفقة بسرعة فذلك سيكون فى مصلحة العائلة |
İstediğin yolu seç. Yeter ki anlaşmaya var. | Open Subtitles | فلتختار اي من الطرق التي تروق لكَ فلتُتِمْ الصفقة فقط |
Senin görüşmelerde zorluk çıkarttığını ama biri yardımcı olursa, kolay anlaşmaya varılırsa ailenin yararına olacağını söyledi. | Open Subtitles | قال أنك كنت صعباً فى المفاوضات لكن لو حصلوا على بعض المساعدة و عقدوا الصفقة بسرعة فذلك سيكون فى مصلحة العائلة |
anlaşmaya vardık gibi görünüyor. Bu işi tamamlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | . يبدو أن لدينا اتفاق هنا . اتطلع الى فعلها |
Bu oyunda muhtemelen bir anlaşmaya varamayacaklar. | TED | في اي حالة من الممكن أن يرفضوا ولا يتتوصلوا إلى اتفاق. |
Ancak bazen siz toplu bir anlaşmaya daha çok yaklaştıkça sonuç daha güvenilmez hâle gelir. | TED | لكن في بعض الأحيان، الأقرب كونك من البدء في الحصول على اتفاق تام، الأقل موثوقية حينها هي النتائج. |
Kendimize oldukça azimli bir görev verdik: kazandıktan sonraki dünyayı açıklayan kısa bir ifade üzerinde anlaşmaya varma. | TED | وقد أعطينا أنفسنا مهمة طموحة: الاتفاق على بيان قصير يصف العالم بعد فوزنا. |
Weigert ile Valinin arasındaki anlaşmaya göre... tamamen özerkim. | Open Subtitles | بحَسبِ الاتفاق التي عقدتهُ وايغيرت معَ الحاكِم لدي حُكم مُطلَق |
Yaşıyorsa bile, benimle anlaşmaya yanaşmayacaklar, çünkü polis işe karıştı. | Open Subtitles | حسنا، حتى لو كان، أنهم لن صفقة معي لتشارك الشرطة. |
Dinleyin bu benimle burada bir anlaşmaya yapmakla alakalı değil. | Open Subtitles | اصغٍِ الامر لا يتعلق بي هنا ، لمحاولة عقد صفقة |
anlaşmaya göre borcuna karşılık, arazinin üçte birini bize devredecekmişsin. | Open Subtitles | ـ الإتفاق كان على أن تُسلم لنا ثلث أرضك لتفي دينك |
Evlat... bu aile çok büyük acılar yaşadı, ve bu bayanın anlaşmaya varmak istediği hissine kapıldım. | Open Subtitles | يا بني هذه الأسرة قد مرّت بالكثير و أشعر أن هذه المرأة تريد تسوية |
Bu nedenle bizim hükumetimiz, özellikle ortak paydanın anlamı endüstri anlaşmaya varmak olduğunda ortak fayda ile ortak paydayı karıştırmamalıdır. | TED | لذلك يجب على حكوماتنا عدم الخلط بين الصالح العام والأرضية المشتركة، خصوصاً عندما تعني الأرضية المشتركة الوصول لاتفاق مع الصناعة. |
Evet, bizim de aramız bozuktu ama daha sonra anlaşmaya vardık. | Open Subtitles | نعم , الأمور كانت سيئة بيننا لكن توصلنا بعدها لإتفاق |
Orayla ilgili bir teklif aldık. Ve anlaşmaya varıldı. | Open Subtitles | لقد قبلنا عرضاً لشراءه وقد اقترب العقد من الانتهاء |
Her halükârda bize 9 ay boyunca günbegün aralıksız pazarlıklara mal oldu, sonunda bu yıkımı önleyecek anlaşmaya varmak. Bu sadece iki sene önceydi. | TED | ولكن على أية حال، استغرق تسعة أشهر من التفاوض اليومي دون توقف أخيرا للحصول على الاتفاقية الموقعة لمنع هدمه، وكان ذلك قبل عامين فقط. |
Beni buraya anlaşmaya yollamış adamlardan sorumluyum. | Open Subtitles | أنّي مسؤول عن رجال الذين أرسلوني إلى هنا للتفاوض. |
Onunla öylece anlaşmaya varmadım, ona aşık oldum. | TED | لم أصل فقط إلى تفاهم معه، ولكنني وقعتُ في حبه. |
Yaklaşık on haftadan beri, bazı nedenlerden dolayı onlar da anlaşmaya ulaşamadılar. | Open Subtitles | منذ تقريباً عشَر أسابيع إنقضت هو ليس من العادل على ما أفترض أن المعاهدة لسبب ما وصلتهم |
Benim zamanımda genellikle bir anlaşmaya varırdık. | Open Subtitles | في أيّامي السابقة، كنا عادة نتوصّل إلى إتّفاق ما. |
Papa, iyi niyetli insanlar arasındaki anlaşmaya güvenir. | Open Subtitles | البابا يثق في التفاهم بين الرجال ذوي النوايا الحسنة. |