Çok uzun zamandır dışarıya bakıyorlar, fakat aradıkları şey tam da burada, burunlarının dibinde, içlerinde. | TED | لقد نظروا إلى الخارج لوقت طويل و ما يبحثون عنه كان دائماً في متناول أيديهم ، في دواخلهم. |
Ama asıl aradıkları şey insan parmağı değil. | Open Subtitles | لكن ما يبحثون عنه في الواقع ليس اصبع انسان. |
Şirketinin profilini öyle bir hazırlayacağım ki tam olarak aradıkları şey olacak. | Open Subtitles | يمكنني تعجيل ملف شركتكِ كي أجعلها ما يبحثون عنه بالضبط |
Ama aradıkları şey her neyse onu, Salon YDot'ta bu yüzden öldürmemiş olabilirler. | Open Subtitles | قد يكون السبب ما يبحثون عنه. لماذا لم تقتل في المقهى الليلي. |
Bunu, aslında onların aradıkları şeyin ne olduğunu zaten bildiklerini anladığınızda fark ediyorsunuz ve aradıkları şey de bizim sekiz gündür incelediğimiz fotoğraftaki ile aynı kadın. | Open Subtitles | يُصبح الأمر منطقيا حين تكتشف أنّهم يعرفون مقدّماً ما كانوا يبحثون عنه وما كانوا يبحثون عنه هو... |
Muhtemelen aradıkları şey de buydu. | Open Subtitles | لابد من أن هذا ما كانوا يبحثون عنه |
Bu Tanrı parçacığı. aradıkları şey bu işte. | Open Subtitles | إنها جزئيّة الرب ذلك ما يبحثون عنه |
Sakin ol. aradıkları şey sende yoktur. | Open Subtitles | اهدأ، لا أظن أن معك ما يبحثون عنه |
aradıkları şey buydu. | Open Subtitles | هذا هو ما يبحثون عنه |
Galiba aradıkları şey bu. | Open Subtitles | لعله ما يبحثون عنه |
Belki de aradıkları şey budur. | Open Subtitles | ربما هذا ما يبحثون عنه. |
aradıkları şey bu. | Open Subtitles | ذلك هو ما يبحثون عنه |
Belki de aradıkları şey Connor Maslin olduğu içindir. | Open Subtitles | ربما لان ما كانوا يبحثون عنه هو ( كونور مازلن) |
aradıkları şey bu. | Open Subtitles | هذا ما كانوا يبحثون عنه |