Öylesine dirençli bir sistem inşa ettiler ki bu sistem bugün hâlâ bizimle durmaksızın, artık var olmayan bir makine için birbirinin eşi insanlar üretiyor. | TED | لقد هندسوا نظام متين جداً يعمل حتى يومنا هذا، مواصلاً عملية انتاج بشر متطابقون من أجل آلة لم تعد موجودة. |
artık var olmayan birlikleri öne sürüyor. | Open Subtitles | انه يحرّك وحدات هنا وهناك رغم انها لم تعد موجودة |
artık var olmayan birlikleri öne sürüyor. | Open Subtitles | انه يحرّك وحدات هنا وهناك رغم انها لم تعد موجودة |
artık var olmayan bir uydudan kalan astreoid parçaları. | Open Subtitles | مثل الكويكب الكبير نعتقد انهم تركت من بقايا قمر اخر لم يعد موجود. |
Onlar artık var olmayan bir dünyanın parçası, Hod. | Open Subtitles | انها جزء من عالم لم يعد موجود , هود |
artık var olmayan ormanlardan gelen mülteciler. | Open Subtitles | فلا يمكنهم العيش، إلّا بالغابات والتي لم تعد موجودة |
artık var olmayan büyük jüriye itaatsizlik etti. | Open Subtitles | تم العثور عليه في ازدراء لجنة تحكيم كبرى التي لم تعد موجودة. |
artık var olmayan kız. | Open Subtitles | لم تعد موجودة.. |
Balıkları, kurbağaları, kuşları, arıları, Manhattan'da bulunan 85 farklı balık çeşidi, artık var olmayan türler olan funda tavukları, tüm akarsulardaki kunduzlar, siyah ayılar ve topraklarını nasıl kullandıklarını ve düşündüklerini öğrenmek üzere Amerikan yerlilerini araştırdık. | TED | أيضا، درسنا الأسماك والضفادع والطيور والنحل، الـ ٨٥ نوع مختلف من الأسماك التي عاشت في منهاتن، دجاج الهيث ، والكائنات التي لم تعد موجودة الآن، القنادس في كل الجداول المائية، والدببة السوداء، والأمريكيين الأصليين، لندرس كيف استخدموا وفكرنا في بيئتهم الطبيعية . |
Dostum Ozin'in boğazını keserken, artık var olmayan bir dünyanın kurallarına göre yaşıyordum. | Open Subtitles | شق حنجرة صديقي (أوزن) كنت أعيش بقواعد من عالم لم يعد موجود |