Ne zaman en sevdiği şarkıyı duysam veya bir kız çocuğunu parkta ip atlarken görsem. | Open Subtitles | كلما سمعت أغنيتها المفضلة أو رأيت فتاة صغيرة تقفز الحبل بالمنتزة |
Mümkün olduğunca sıkı tutunun atlarken paraşütü toplayın ve yukarı doğru çok yükseğe fırlatın. | Open Subtitles | امسك الحبال بقدر ما تستطع من قوة ثم اجمع القماش في حزمة وارميها عاليا في الهواء عندما تقفز |
Denizaltının tayfasını da denize atlarken yakalayabildim. | Open Subtitles | حصلت على بعضه من طاقم الغواصة القفز خارج السفينة وأنا أيضا |
Hatta bir kez bir kayadan diğerine atlarken nehire düşmüştüm. | Open Subtitles | وسقطت فى النهر ذات مرة وانا أحاول القفز من حجر إلى الآخر |
Fakat benim size söyleyeceğim şuydu, ağzında bir parça yiyecekle Bay Rinditch'in penceresinden atlarken gördüm. | Open Subtitles | ولكن ما كنت اريد قوله هو اننى رأيته يقفز من نافذة السيد ريندش وفى فمه قطعة من الطعام |
Biri paraşütlerimden biriyle atlarken hayatını benim ellerime bırakır. | Open Subtitles | عندما يقفز رجل وهو يحمل مظلتي فهو قد وضع حياته بين يدي |
Hareket eden bir tekneye atlarken neredeyse ayağımı kırıyordum. | Open Subtitles | بدأت عندما كدت أن أكسر قدمي حين قفزنا على تلك السفينة المتحركة |
- Ayrıca atlarken fok aşesi çağırdım. | Open Subtitles | كما أنّي استدعيت روح الفقمة بينما كنت أقفز للغطس. |
atlarken gören tanıklar var. | Open Subtitles | هناك شهود إدّعوا أنّهم شاهدوها وهي تقفز |
Elimde bir çukurdan atlarken çekilmiş bir fotoğrafı var. | Open Subtitles | عندي صورة لها وهي تقفز فوق بالوعة |
Silah sesini duydun ve atlarken Candace'i vururum diye oku attın. | Open Subtitles | لقد سمعت ِذلك ورميتِ آملة أن تصيبي "كانديس" وهي تقفز |
Sorumlu davranmam çok tuhaf ama o çatılardan aşağı atlarken sırrını nasıl saklamamızı bekliyorsun? | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن أكون مسؤولاً لكن كيف من المفترض لنا أن نحفظ اسرارك ... إن كانت هي في الخارج تقفز من العمارات لوحدها |
Surlardan atlarken bacağını kırdı. | Open Subtitles | لقد كسرت قدمها وهي تقفز من السور |
Şifoniyerimden yatağa, ve pencereden dışarı atlarken, çoğunlukla... yatak yaylarını ve kemiklerimi kırardım. | Open Subtitles | لقد كسرت العديد من إطارات السرير والعظام عن طريق القفز من خزانتي إلى السرير ومن ثم إلى خارج النافذة. |
Evet ama gözlerim bağlı, uçaktan atlarken de yapabilir miyim? | Open Subtitles | نعم، أستطيع ان أقوم بالصعب القفز من طائرة؟ |
Ben bu kanadı açarsam... aynı zamanda sende diğer tarafı açarsın... köpek içeri atlarken bizde dışarı atlarız. | Open Subtitles | لو قمت بفتح الباب من هنا فى نفس الوقت الذى تقوم فيه بفتح الباب من ناحيتك يمكننا القفز للخارج بينما يدخل الكلب |
Trenlerle atlarken yaralanmış olmalı. | Open Subtitles | سيكون مصاب بكدمات من القفز من و الى القطارات |
Uyandığımda, Herkese söylediğim gibi Pilotu, paraşütle atlarken gördüm, Ama seni uyandıramadım. | Open Subtitles | إستيقظت لأجد الطيار يقفز بالمظلة من الطائرة كما أخبرت الجميع لم أستطع إيقاظك |
Bir yarış esnasında engelin üzerinden atlarken düşmüş ve piramit kemiğini çatlatmış. | Open Subtitles | سقط أرضاً أثناء السباق بينما كان يقفز فوق عقبة وتعرض لكسر في العظم الهرمي |
Tamda bir katil balina bir uskumru yakalamak için başımızın üstünden atlarken. | Open Subtitles | مثل الحوت القاتل يقفز فوق رؤوسنا ليلتقط سمك الإسقمري |
Arabadan atlarken kafamı yarıyordum az daha. | Open Subtitles | عندما قفزنا خارج الشاحنه الكونت تبا لهم الأحمق يختبأ حتى ذلك اليوم |
Jeremy 6 yaşında bu iskeleden atlarken kolunu kırmıştı. Babam şurada bana balık tutmayı öğretirdi. | Open Subtitles | لقد كُسر ذراع (جيريمي) حينما كان يفقز للغطس إرتطاما بهذا الرصيف، آنما كان بالسادسة. |
Kaybettim. Bir tepeden Colerado Nehri'ne atlarken kayboldu ama onu görmeliydin. | Open Subtitles | حسنا؛ لقد فقدته؛ وأنا أقفز المنحدر إلى نهر كولورادو |