Bu adamın, halkı tehlikeye atmaktan tutuklanmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن يتم القبض على هذه الرجل بتهمة تعريض حياة الأطفال للخطر |
Bir kumar bağımlısının gönlünü almak için ekibi tehlikeye atmaktan rahatsız olmuyor musun? | Open Subtitles | إذاً هل تشعر بالراحة عند تعريض الوحدة للخطر إرضاءً لمدمن؟ |
"Bir cinayet masası dedektifinin hayatını tehlikeye atmaktan seni tutuklamam gerekir." dedim. | Open Subtitles | و قلت له يمكنني إلقاء القبض عليك لتعريضك حياة محقق جنائي للخطر |
İnanıyorum ki, çoğu yardım uçaktan dışarı para atmaktan daha iyidir. | TED | أؤمن أن معظم المساعدات هي أفضل من مجرد إلقاء الأموال من الطائرة. |
Teneke kutulara tas atmaktan başka. Kutuları da kendimiz getiriyoruz. | Open Subtitles | لا شيئ نفعله سوى رمي العلب المعدنية بالحصى،وعلينا إحضار علبنا معنا |
Bir araba camına tuğla atmaktan olay çıkarmaktan söz ediyorum. | Open Subtitles | إني أتحدث عن رمي طوبة على زجاج سيارة أحدهم أنا أتحدث عن اخراجها للخارج وتقطيعها |
Seni okuldan atmaktan başka çarem yok ve psikolojik değerlendirmeye girmelisin. | Open Subtitles | أنا لا أملك سوى طردك من المدرسة وإخبارك بأنّه سيتمّ تقيمك نفسياً |
Size ulaşmayı çok istedim fakat güvenliğinizi tehlikeye atmaktan korktum. | Open Subtitles | أردتُ التواصل معكِ بشدّة، لكنّي خشيتُ تعريضكِ للخطر. |
Kasıtsız adam öldürmekten ve kendini tehlikeye atmaktan suçlu bulundun. | Open Subtitles | أتهمت بالقتل الغير متعمد و تعريض حياة الاخرين للخطر |
- Filonu tehlikeye atmaktan ısı tanımlayıcıları gibi gizli kayıtları yabancı bir devlete vermekten üstlerini yanlış bilgilendirmekten ve kendi pilotlarından birinin ölümüne sebep olmaktan. | Open Subtitles | تعريض سربك للخطر. تسريب معلومات سرية إلى حكومة أجنبية وتفعيل الوضع إعطاء معلومات خاطئة للضابط القائد والموافقة على اغتيال واحد من طياريك |
Tek amacım seri bir katilin soruşturmasını tehlikeye atmaktan kaçınmak. | Open Subtitles | هدفي الوحيد هنا هو تجنّب تعريض تحقيق عن قاتل جماعيّ للخطر... |
Bir adamın hayatını tehlikeye atmaktan bahsediyoruz. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن تعريض حياة شخص للخطر |
Yerde delik açma konusunda nutuk atmaktan daha iyiyimdir bu yüzden bu günlük konuşma faslını geçip sade bir tören yapalım. | Open Subtitles | أبرع بحفر الحفر بالأرض أكثر من إلقاء الخطب لذا فلننسَ أمر الخطب لهذا المساء ولنجعلها مباركة بسيطة |
Hiçbir yere gitmiyorum. Taş atmaktan vazgeç. | Open Subtitles | لن أجري لأي مكان وتوقف عن إلقاء الحجارة نحوي |
- Deli gömleği giymesi gerektiğini söyledi çünkü insanlara kendi dışkısını atmaktan hoşlanıyormuş. | Open Subtitles | -يقول أنها يجب أن تٌقيد .. لأنها تحب إلقاء الغائط في وجوه الناس |
Bir göz atmaktan çekinmeyin. Bunun içinde. | Open Subtitles | حسناً، بالتأكيد خُذي حرّيتكِ في إلقاء نظرة. |
Belki de eşyaları atmaktan hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | حسناً رُبما أنا لا أحب رمي الأشياء هكذا. |
Normalde doğaçlama yaptığınızda ve ben bunu dünyada her yerde yaparım. başlangıçta bir korku vardır. herkesin şapkayı ringe atmaktan korkması gibi. çok berbat bir sessizlik. | TED | عادة عندما يطلب منك الارتجال وانا أقوم بالارتجال طوال الوقت حول العالم يوجد هناك تلك الفترة المبدئية من الرهبة ومثل الجميع خائفا جدا من رمي القبعة في الحلبة، بصمت واعد ومروع |
Çalışıyorum. Bu arada, yiyecekleri atmaktan uzak durun. | Open Subtitles | و في هذه الأثناء توقفوا عن رمي طعامكم. |
Liam, eğer birşey söylemezsen, ...seni okuldan atmaktan başka seçeneğim olmayacak. | Open Subtitles | ليام, إذا لم تقل شيئا فلن يكون أمامي خيار سوا طردك من المدرسة |
Seni arabadan atmaktan sıkılmaya başladım. | Open Subtitles | أظن أنني قد طردك من السيارة |
Seni tehlikeye atmaktan çok korkuyordu. | Open Subtitles | كانتخائفةللغاية.. من تعريضكِ للخطر. |