...aynı zamanda burada, birliğe tam anlamıyla bütünlük sağlamış kişilere gereksinim duymamızdan dolayı da çok önemli. | Open Subtitles | بل لأننا نحتاج هنا على اناس على درجات عليا من النزاهة |
Ve şu küçük kıllı elindeki bütünlük... - Pati... | Open Subtitles | ولدية الكثير من النزاهة في يده الصغيرة ذات الفروة |
Sende istediğin kadar yükselecek bütünlük, istihbarat ve cesaret var. | Open Subtitles | لديك النزاهة والذكاء والجرأة كي يصعد نجمك كما تريد |
Güvenle varmanız için, motorlarınızı ve yapısal bütünlük alanını modifiye ettik. | Open Subtitles | لقد عدلنا محركاتكم ومجال سلامة بنيتكم لنتأكد من سلامة وصولكم |
Özünde, sonradan sûni olarak eklenmediyse, fena hâlde bir ahlaki bütünlük anlayışı var. | Open Subtitles | التمركز حول نفسكِ هو ما فضحكِ إن لم يكن مضخمة بشكل مصطنع فهناك نزاهة أخلاقية |
Oradaki yerini kazanmanla bir bütünlük kazanacak. | Open Subtitles | ذلك يتطلب نوعا خاصا من النزاهة لتصلي إلى هنا |
Hangisi daha önemli Cathy bütünlük mü barış mı? | Open Subtitles | ما هو أكثر أهمية كاثي النزاهة أو السلام؟ |
bütünlük büyüleyici bir bamyadır, ama şuan konuşmamı yapmak üzere hazırlanıyorum. | Open Subtitles | النزاهة شيء ساحر جداً، لكني أستعد الآن داخلياً لكي ألقي الخطاب الإفتتاحي. |
Tamam Paige, sen gözünü yapısal bütünlük monitörlerinden ayırma. | Open Subtitles | حسنا، لذلك، بيج، إبقاء العين على الهيكلية المراقبين النزاهة. |
Davranışınıza çok gerekli bütünlük veriyordu. | Open Subtitles | أعطت أدائك الكثير من النزاهة التي يحتاج إليها |
Stratton Oakmont demek saglamlik bütünlük ihtisam demektir. | Open Subtitles | "ستراتون أوكمونت " تعني الاستقرار النزاهة الاعتزاز |
Sende istediğin kadar yükselecek bütünlük, istihbarat ve cesaret var. | Open Subtitles | تمتلك النزاهة والذكاء والجرأة... لتصل لأعلى مرتبة ترغب بها |
İndianalı genç müteahhidimiz büyük bir coşku ve bütünlük getirmiş. | Open Subtitles | المقاول الجديد من " إنديانا " يجلب معه الحماس ومستوى من النزاهة |
Geçenlerde bir kitap okuyordum. Adı "Öğrenciler İzliyor." Ted ve Nancy Sizer tarafından yazılmış. Kitapta eğitim işinin, "saygı, dürüstlük ve bütünlük" gibi kavramlar serisi olarak tanımlandığını söylüyorlar. | TED | كنت أقرأ كتابًا مؤخرًا، يطلق عليه "الطلاب يشاهدون" وكان من تيد ونانسي سايزر وفي هذا الكتاب، قالوا إن عمل التعليم غالبا ما يوصف بأنه سلسلة من الأسماء، مثل "الاحترام"، "الصدق"، "النزاهة". |
Stratton Oakmont demek sağlamlık bütünlük ihtişam demektir. | Open Subtitles | "ستراتون أوكمونت". الأستقرار. النزاهة. |
Clarence Thomas'ı zaman içerisinde tanıyacağız, günümüzde en çok ihtiyacımız olan, onun bütünlük, özgürlük ve sağduyu'ya olan yaklaşımını göreceğiz. | Open Subtitles | بقدر ما يسمعوا الناس او يروا القاضي ( كلارنس ) بقدر ما يقتنعون بانه شعار النزاهة والاستقلال والمنطق الشائع |
Yapısal bütünlük ve sosta hep en sondaydın. | Open Subtitles | هذه البيتزا , افضل بكثير من المره الماضيه لطالما كان ترتيبك في آخر القائمه في سلامة الهيكل والصلصه |
Barajın yapısal bütünlük göstergesi yeşile döndü. | Open Subtitles | سلامة السد الهيكلية ل احتياطية في المنطقة الخضراء. |
Acil durum kuşatmları kapanıyor ama yapısal bütünlük %18 ve çöküyor efendim | Open Subtitles | الحواجز الطارئة كاملة لكن سلامة البدن 18% وفي تناقص، سيّدي |
bütünlük denilen bir şey var. | Open Subtitles | " نتميَّز بشيءٍ واحد فقط، ألا هو " نزاهة صفقاتنا |
- Bahsettiğim şey-- Sanatsal bütünlük denen bir şey var, Beckett. | Open Subtitles | -لديّ نزاهة فنيّة يا (بيكيت ). |