Seksin başlı başına doğal olduğunu ama seks endüstrisinin onu mekanikleştirip endüstriyelleştirdiğini söyleyen bir kadın. | TED | تقول إحدى النساء، أن الجنس في حد ذاته شيء طبيعي ولكن صناعة الجنس تفرغه من معناه أو تجعل منه أشبه بسلعة تباع. |
Beni yanlış anlamayın, sonradan tam gelişmiş yazının yaratılmış olması başlı başına etkileyici bir beceri. | TED | لا تسيئوا فهمي، كان إحداث كتابة متطورة كليا مؤخرا، إنجازا رائعا في حد ذاته. |
Bu mümkün çünkü bir şeyin yanlış olduğunu bilmek başlı başına anlamlı bir bilgidir. | TED | وهذا ممكن لأن معرفة أن خطأ ما هو بحد ذاته معلومة مفيدة بالنسبة لنا. |
Ruby, insanın evliliğe ayak uydurması başlangıçtaki fazladan engelleri saymadığı başlı başına bir iştir. | Open Subtitles | هيئي نفسك للزواج يا روبي، انه وظيفة بحد ذاته بدون افتراض عقبات اضافية فى البداية |
Şirketler kurup yönettim, çünkü yaratıcılık keyif verici ve çünkü parlak, yaratıcı insanların yanında çalışmak başlı başına bir ödül. | TED | لقد بدأت أدير أعمال لأن الأبتكار متعة، و لأن العمل مع ناس بارعين و مبتكرين فى حد ذاتها جائزة. |
Mesela, genetik faktörleri de hesaba katmalıyız ve bu başlı başına ayrı bir konuşma konusu. | TED | مثلاً، يجب أن ناخذ الجينات في عين الإعتبار، وذلك موضوع آخر في حد ذاته. |
Ama bu büyüklükteki binaları hızlıca gezinmek başlı başına bir mücadele. | TED | لكن التنقل بسرعة داخل بنايات بهذا الحجم يُشكّل تحديًّا في حد ذاته. |
R burada büyük harfle yazılmıştır. refahın başlı başına bir amaç olduğunu belirmektedir. | TED | هذه ال A هي A كبيرة وتعني أن الثراء هدف في حد ذاته |
Yalnızca bu bile başlı başına bir üstün zeka örneği değil midir? | Open Subtitles | وذلك في حد ذاته دليلاً على العبقرية، ألا توافقني؟ |
Demem o ki, hiç kanıt olmaması başlı başına bir kanıttır. | Open Subtitles | المقصد هو ، لايوجد أدلة هو دليل في حد ذاته |
Yönetmen rolü yapmak başlı başına bir performans. | Open Subtitles | أن ألعب دور المخرج هو آداء فى حد ذاته |
Aşk; hiç kimsenin kaybetmediği başlı başına bir mükâfattır. | Open Subtitles | بدون تفكير. الحب بحد ذاته هو جائزته. لا أحد يفوز, لا أحد يخسر. |
- Bu da başlı başına bir kabahat. - Ah Willoughby. | Open Subtitles | ـ وهو أنتقاد بحد ذاته ـ حقاً يا ويلوبي |
Bu başlı başına bir haber, değil mi? Geldiğiniz için teşekkürler. | Open Subtitles | وهذا خبر بحد ذاته شكرا لحضوركم |
Bu iş bile başlı başına ne yaptığımızı ortaya koyuyor. | Open Subtitles | ذاك بحد ذاته يبرر ما كُنا نفعلهُ هُنا |
Bu başlı başına bir terapi seansı. | Open Subtitles | حسنا,هذه فى حد ذاتها تعتبر جلسه علاج نفسى |
O da başlı başına bir ünlü. | Open Subtitles | كما تعلمون، انها من المشاهير في حد ذاتها. |
Doğru yöndeki her adım başlı başına bir amaçtır. | Open Subtitles | وكل خطوة فى الاتجاه الصحيح هى غاية فى حد ذاتها |