Denizcilerin bahsetmeye değecek kadar içtiklerini dikkate almadıkça bahsetmeye değecek bir şey yok. | Open Subtitles | لا شئ يستحق الذكر ما لم تعتبر تناول للكحول مثل البحار يستحق الذكر |
Ama sanırım benin durumumdaki biri için bahsetmeye değmeyecek kadar önemsiz. | Open Subtitles | ولكني لا أظن أن هذا حقيقةً يستحق الذكر بالننسبة لشخص في مثل ظروفك |
Herif ön kapıdan giriyor ve göğsünden bıçaklanıyor, babasının ve dedesinin de burada mahkûm olduklarından bahsetmeye gerek bile yok. | Open Subtitles | رجلٌ يدخل السجن فيتلقى طعنةً في صدره مباشرةً، ولا داعٍ لذكر أن والده وجده كلاهما نزلاء في هذا السجن. |
Yani, şeyden bahsetmeye gerek yok şu şey- pizza... | Open Subtitles | . . أقصد , لا داعي لذكر ان . . اتعلمون , هذه البيتزا |
Onun İkinci Kira olması konusunda büyük ilerleme kaydettik. Neden aniden avcıdan bahsetmeye başladı? | Open Subtitles | على الرغم من كل ذلك الاستجواب الذي أحيط بـ كيرا الثاني، لماذا تتكلم عن مطارديها.. |
Bu arada eski bir personelim de benim için son derece zararlı şeylerden bahsetmeye hazır durumda. | Open Subtitles | وكان مستعداً للحديث عن أشياء ستكون شديدة الضرر لي شديدة الضرر |
Onunla tahtı paylaştığında, gururdan bahsetmeye gerek bile olmayacak. | Open Subtitles | حين تشاركينه عرشه لن تكوني بحاجة للتحدث عن الكبرياء |
İlk kez babam beni gerçekten dinliyordum, sahiden de dinliyordu ve sonra sen geldin ve salak yolcu gemilerinden bahsetmeye başladın. | Open Subtitles | - أتعلم، للمرة الأولى كان والدي ...يستمع إليّ، يستمع فعلا ثمّ ظهرت أنت مثرثراً بشأن .سفن سياحية سخيفة |
Onun doğanın tasarımını, gözünün önündekileri görebilecek kadar zeki olması gerçeğinden bahsetmeye gerek bile yok. | Open Subtitles | دون الذكر أنه كان ذكياً كفاية ليخترع مبدأ الأنتخاب الطبيعي. |
Peki, sızlayan ayaktan başka bahsetmeye değer şeyler oldu mu? | Open Subtitles | حسنا بغض النظر عن الم قدميك هل كان هنالك شئ يستحق الذكر ؟ |
Ve bundan bahsetmeye gerek görmedin mi yani? | Open Subtitles | وأنت لم تعتقد بأن ذلك يستحق الذكر ? |
Okulumdan biriyle çıkıyorsun ve bundan daha önce bahsetmeye değmeyeceğini mi düşündün? | Open Subtitles | و لم تعتقدى ان هذا يستحق الذكر من قبل ؟ |
Beni bahsetmeye bile değmeyecek saçma sapan şeyler ile suçlayarak. | Open Subtitles | باتهامي بأمور سخيفة لا تستحق حتى الذكر |
Fakat uzay aracında patlayıcı bir alet oluşturmanın berbat bir fikir olduğundan bahsetmeye kendimi mecbur hissediyorum. | Open Subtitles | لكن أشعر بالإضطراب لذكر بأنّ وضع جهاز متفجر في مركبة فضائية فكرة فظيعة للغاية |
Lazeri etrafa saçarsa bizim de havaya uçacağımızdan bahsetmeye gerek yok. | Open Subtitles | بدون الحاجة لذكر إذا حرك الليزر حول المكان سننفجر |
Şu küçük şeyden bahsetmeye bile gerek yok. | Open Subtitles | بدون الحاجة لذكر هذه المادة الصغيرة هنا. [رييس] أنت كنت تخطّط لفتحه، الآنسة. |
Parasal yansımalarından bahsetmeye gerek bile yok. | Open Subtitles | دون الحاجة لذكر الخسائر المالية |
gösterdiğiniz nezaket için nasıl teşekkür edebiliriz? bahsetmeye değmez. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أشكرك بما يكفي على عطفك- لا داعي لذكر ذلك- |
Sakın şirket hisselerinden bahsetmeye başlama. | Open Subtitles | لا تتكلم عن الاستحواذ على الشركه و ما الى ذلك الان |
Futboldan falan bahsetmeye çalış. | Open Subtitles | حاول أن تتكلم عن كرة القدم أو أي شيء |
Her hâlükârda buraya muzlardan ya da mirketlerden bahsetmeye gelmedik. | Open Subtitles | على أية حال، لسنا هنا للحديث عن الموز و قطط الصخور |
Buraya İsa'dan bahsetmeye geldiyseniz zaten fanatiğiyim. | Open Subtitles | "اذا اتيت للتحدث عن "المسيح أنا بالاصل من المعجبين |
İlk kez babam beni gerçekten dinliyordum, sahiden de dinliyordu ve sonra sen geldin ve salak yolcu gemilerinden bahsetmeye başladın. | Open Subtitles | -حسناً؟ أتعلم، للمرة الأولى كان والدي يستمع إليّ، يستمع فعلا... ثمّ ظهرت أنت مثرثراً بشأن سفن سياحية سخيفة. |