Bu yıkıcı vuruş kıskaçtan değil, bir baloncuğun aşırı sıcak gücünden geliyor. | Open Subtitles | لا تنبثق الضربة القاضية من المخلب، إنما من قوة الفقاعة فائقة السخونة. |
Bu, Hindistan. baloncuğun büyüklüğü nüfusu temsil ediyor ve bu eksenin üzerine doğurganlık oranını koyuyorum. | TED | وهذه هي الهند حجم الفقاعة يمثل عدد السكان، وعلى هذا المحور أضع معدل الخصوبة |
Ve bölündüğünde, bu ülke baloncuğun büyüklüğü nüfusun büyüklüğü oluyor. | TED | وعندما تنقسم يكون حجم الفقاعة الممثلة للبلد هو حجم السكان هناك |
Bir baloncuğun içinde uçuyorlar. Başka bir alemdeler. | Open Subtitles | إنهما يعيشان في فقاعة أوهام لعينة تحلق في الهواء |
Ve baloncuğun içinde bunu neden yaptığını anlatışını uğultunun içinden gelir gibi duyabilsem. | Open Subtitles | فقاعة حيث أستطيع أن أسمعها تقول لماذا فعلت فعلتها خلال دوامة |
Geleneksel genişleme fikri bu baloncuğun sonsuza dek şişeceğini düşünüyor. | Open Subtitles | النظرة التقليدية للتضخم تتخيل هذه الفقاعة تتمدد للأبد |
Bize baloncuğun üstündeki molozla durumu hakkında daha iyi bir fikir verecek görüntüleme yazılımını indirmeyi bitirmek üzereyim. | Open Subtitles | شارفتُ على الإنتهاء من تحميل برنامج الرسوميّات الذي سيُعطينا فكرة أفضل لما يجري مع الأنقاض على تلك الفقاعة. |
Ama hat kıvılcımlı ve tam baloncuğun üstünde duruyor. | Open Subtitles | أجل، لكن الخط مُلتهب، وإنّه بالأعلى مُواجهاً الفقاعة. |
Yani sonuçta her birimiz hayat boyu bir seyahatteyiz, şu küçük baloncuğun içinde kapana kısılmış, ama her konuda hep haklıyız. | TED | انها طريقة فعالة لكي نمضي قدماً في هذه الحياة وان نحبس أنفسنا في هذه الفقاعة التي تحيط بنا والتي هي شعورنا بأننا مصيبون في كل شيء |
baloncuğun büyüklüğü ülkenin nüfusunu gösteriyor. | TED | حجم الفقاعة يمثل التعداد السكاني. |
Ah, yeni baloncuğun kokusu. | Open Subtitles | ما زلت تملك رائحة الفقاعة الجديدة |
Kaza baloncuğun ortaya çıkmasını sağladı. | Open Subtitles | بل الحادثة تسببت بإزاحة الفقاعة |
baloncuğun içindeki sıcaklık 4.000 dereceyi aşıyor, ve de patladığında, aşırı sıcak bir şok dalgası gibi olan bu muazzam enerji açığa çıkıyor, bu enerji avını sersemletiyor hatta öldürüyor. | Open Subtitles | تصل درجة الحرارة داخل الفقاعة حتّى 4000 درجة، وحالما تتفجر، تُطلق طاقة هائلة كموجة صدمية فائقة السخونة، تُسبب الذعر أو لعلها تقتل فريسته. |
İnan bana. yıllardır o baloncuğun içinde yaşıyorum. Oh, hayır. | Open Subtitles | صدقيني ، كنت أعيش في تلك الفقاعة لسنوات |
O baloncuğun içinde yaşamak için naif bir gerçeklik içinde. | Open Subtitles | أنّ أعيش في هذه الفقاعة حقيقة السذاجة |
Bunu değiştiriyorum, aile geliri yerine GSYİH’yı alıyorum ve gayri safi yurtiçi hasılanın kişisel verilerini bölgesel veriler olarak değiştiriyorum ve buradaki bölgeleri alıyorum, bu baloncuğun büyüklüğü halen nüfusu temsil ediyor. | TED | إذا قمت بتغيير ذلك، وأخذت حصة الفرد في الناتج المحلي الإجمالي بدلاً من دخل الأسرة، وحولت هذه البيانات الفردية إلى بيانات إقليمية لإجمالي الناتج المحلي وأخذت المناطق الموجودة بالأسفل هنا، لا يزال حجم الفقاعة يمثل السكان |
Sanki biz bir baloncuğun içinde yaşıyoruz. | Open Subtitles | ...حسناً , نحن وكأننا نعيش في فقاعة |