Sinirlendi, yüzüme baloncuklar püskürttü. | TED | ومن ثم بدأت تتعب .. واخذت تنفث الفقاعات على وجهي |
Ve burada yukarı doğru hareket eden baloncuklar ve işte dünyanın bugün neye benzediği. | TED | و الفقاعات تستمر في الحركة هنا فوق, و هذا هو ما يبدو عليه العالم الآن. |
Ama gerilmiş eklemlerinizin sanki bir balon patlıyormuş gibi çıtlamasının en yaygın açıklaması gerçekten de içeride baloncuklar olmasıdır. | TED | ولكن التفسير الشائع المتعلق لماذا تبدو مفاصلك الممددة كفرقعة الفقاعات هو أنه..حسنًا..يوجد فقاعات هناك |
Yukarı doğru çıkan baloncuklar yaptık, sonra da pütürlü fayansta köpürüyor. | TED | لقد حصلنا على فقاعات تصعد للأعلى هناك، ثم رغوة فى الأعلى مع كتل بلاط. |
baloncuklar sadece çocukların oyun oynarken yaptığı bir şey gibi görünse de göz kamaştırıcı olduğu zamanlar var. | TED | قد تبدو الفقاقيع مجرد شيء يصنعه الأطفال وهم يلعبون، لكنها قد تكون مذهلة حقًا أحيانًا. |
Baloncular, benim baloncuklarım değil, ama ekonomik baloncuklar. | TED | الفقاعات ، ليست فقعاعاتي ، لكن الفقاعات المالية. |
Ve baloncuklar rağbete Google'ın hitine göre tepki veriyor. | TED | وتتوافق الفقاعات مع الشعبية بالإستناد لإحصاءات جوجل. |
# baloncuklar üfleyerek levrek yavruları bandosu ile # | Open Subtitles | الفقاعات جميلة مع فرقة الاطفل والسمك البحري |
Küçük baloncuklar. Çok sevdiğimiz uzun köpüklü banyolar için. | Open Subtitles | الفقاعات الصغيرة، من أجل الجلوس فى الماء والذى نحبه جدا0 |
Şarabımdaki küçücük baloncuklar beni iyi hissettiriyor. | Open Subtitles | الفقاعات الصغيرة جداً في الخمر تجعلني أشعر بالارتياح |
Evet ve ayrıca, kiste baloncuklar enjekte edip yöneldiği yeri izleriz. | Open Subtitles | أجل، كما أن بإمكاننا حقن الفقاعات في الكيسة ومراقبة تحرّكها |
Diyelim ki baloncuklar normal bir deniz dalgası boyunda olası bir depremde boyutları büyüyecektir. | Open Subtitles | فلنقول أن الفقاعات الموجودة بحجم الأمواج الناتجة عن الزلزال، |
Bu kadına göre mutluluk, çocukken oynadığımız köpük baloncuklar gibi. | Open Subtitles | عند هذه المرأه السعاده مثل تفجير الفقاعات التي اعتدنا ان نلعب بها عندما كنا صغار |
Mesele hangi bacak olduğu değil, kimin bacağı olduğunu düşünmüştün ki? baloncuklar durdu yine. | Open Subtitles | مما يتطلب السؤال لمن ظننت الساق ؟ الفقاعات توقفت مجددًا |
baloncuklar tıpkı bir sis perdesi gibi orkaların görüşünü ve duyularını engelliyor. | Open Subtitles | الفقاعات تعمل كالدخان الساتر للجنود فتمنع الحيتان القاتلة من الرؤية و استخدام الموجات الصوتيّة |
Heryerde baloncuklar, baloncuklar ama bir damlası bile içmek için değil. | Open Subtitles | فقاعات في كل مكان لكن لا توجد نقطة واحدة لتشرب |
ve babam aşka inandığım için beynimde baloncuklar olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | و هو يظن أن هناك فقاعات في عقلي لأني أؤمن بالحب |
Dişi ile erkek kur yaparken birbirlerine baloncuklar şişirirler. | Open Subtitles | لكن عندما يتغازل الذكـر والأنثى يحدثون فقاعات كل منهما للآخر |
baloncuklar tıpta da kullanılabilir. | TED | يمكن استخدام الفقاقيع أيضًا في الأدوية. |
Bunlar karbon dioksitle doldurulmuş baloncuklar, şarabın fermantasyon sürecinde üretilen bir gaz. | TED | هذه الفقاقيع مليئة بثاني أكسيد الكربون، وهو الغاز الذي ينتج أثناء عملية تخمير النبيذ. |
baloncuklar ve balonlar mı? | Open Subtitles | هذه أفعال شخص مِن الهواة. |
nehir yatağında yüzen dev baloncuklar gördüm, tıpkı bunun gibi. | TED | فإذ بي أرى فقاقيع ضخمة تطفو على ضفة النهر، كهذه. |