| Internet'in varolma nedeni, kedi videosu paylaşmaktır diye bayat bir şaka vardır. | TED | هناك مزحة قديمة تقول أن الإنترنت موجود ليسمح بمشاركة مقاطع فيديو للقطط. |
| Babanın ölümünü değiştiremeyiz ve açıkçası geri kalanı bayat haber. | Open Subtitles | نحن لا نسطيع ان نغير وفاة والدك وبصراحة الباقي هو اخبار قديمة |
| Bir saat önceki haber bile bayat sayılıyor artık. | Open Subtitles | ؟ ما حدث منذ ساعة هو خبر قديم فكل دقيقة تحمل شيئاً جديداً |
| Bu köfteler bayat! Bombardıman! Bana biraz daha getir! | Open Subtitles | هذا الخبز قديم ، القصف، أحضر لي المزيد ، القصف |
| Silahlanma hakkı konusunda bizi kendi tarafınıza çekebilmek için "Kadınlar güvenliğe önem veriyor" gibi bayat laflardan fazlasına ihtiyacınız var. | Open Subtitles | ستحتاج لأكثر من حكمة مبتذلة لنقييم الأمن ويأخذنا بعيدًا عن وجهات نظرك على التعديل الثاني. |
| Ve öylece kanepede oturup bayat köfte ekmek yiyerek bunu boşa harcamana izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | و لن أسمح لكِ بأن تضيعي ذلك بالجلوس على الأريكة و أكل قطعة اللحم الغير طازجة |
| bayat sigara dumanı, ucuz kolonya, hafif bir keder esintisi. | Open Subtitles | رائحة سجائر قديمة عطر رخيص نفحة من الياس |
| bayat sigara dumanı, ucuz kolonya, hafif bir keder esintisi. | Open Subtitles | رائحة سجائر قديمة عطر رخيص نفحة من الياس |
| Ve sonra, rafta duran bayat bir ekmek somunu oluyorsun. | Open Subtitles | و في النهاية تصبح مجرد رَغيف خبز قديمة تستلقي علي شريحة حديديه |
| Kocaman, bayat jelibonlara benziyorlar. Ekspresyonizm işte. | Open Subtitles | ـ مثل حلوى هلامية قديمة وكبيرة ـ إنها تعبيرية |
| bayat ve tahmin edilebilir bir ürün ortaya koyduk ve niye kimse izlemiyor diye merak ediyoruz. | Open Subtitles | نأتي بأفكار قديمة ونتسائل لماذا لا أحد يشاهد |
| Kim bayat donutları alırsa,onun dürtülerini kontrol etmede sorunu var demektir. | Open Subtitles | من يأخذ كعك قديم لديه مشاكل بالتحكم بإنفعالاته |
| Şifonyerimde biraz nane şekeri var ama çok bayat olduğu için yemeye cesaret edemiyorum. | Open Subtitles | لدي بعض النعناع الفلفلي في خزانتي لكنه قديم جداً ولا أجرؤ على تناوله |
| Gerçekten çok komik biri. Yine de şüpheliyim. Esprileri biraz bayat sanki. | Open Subtitles | لكن ,لا أعرف، أعتقد بأنّه نوع قديم. |
| - Hiç bayat ekmeğin var mı? | Open Subtitles | هل هنالك أي خبز قديم تقومين برميهِ؟ |
| Balıkları bayat olduğu halde 'A' verdim buraya. | Open Subtitles | أعطيتهم علامة ممتازه رغم أن سمكهم قديم |
| Çok bayat bir espri oldu. Gerçekten özür dilerim. | Open Subtitles | نعم , النكتة مبتذلة , أعلم ذلك , آسف |
| Bence Mao'nun ziyafet yemeği bayat bir hikâye değil. | Open Subtitles | أخالفك الرأي بأن قصّة حفل عشاء ماو) مبتذلة) |
| -Bu şeftalili pay bayat. -Hoşçakal. | Open Subtitles | -فطيرة الخوخ هذه ليست طازجة تماما إلى اللقاء - |
| Doğum gününde de ona bayat pasta yediremeyiz, öyle değil mi? | Open Subtitles | لايمكننا ان نعطيها كعكه قديمه فى عيد ميلادها اليس كذلك ؟ |
| Sadece aşk ve bayat ayçörekleriyle yaşıyorduk. İşten çıktı. | Open Subtitles | و كنا نعتاش على الحب و خبز الكراسان البائت |
| Bir de başka bir sandviç istiyor. Ekmeğin bayat olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | إنّه يريد شطيرة أخرى، يقول أن الخبز بائت. |
| Michael, çok bayat bir replik kullanmıştı. | Open Subtitles | لذا، مايكل إستعملَ a خَطّ الذي كَانَ كما سَخيف. |