| Sosun bin ruble değerinde olduğu söyleniyor, yine de berbattı. | Open Subtitles | يقال ان الصلصة قد كلفت الف روبل وهي كانت فظيعة |
| Çoğunlukla berbattı, ama sümüklüböcek cambazını beğendim. | Open Subtitles | حسناً, كان العرض مريعاً في أغلبه، لكن أعجبني البهلوان موازِن اليرقانة. |
| Duygusal açıdan berbattı tabii. Ama hindi çok güzel pişmişti. | Open Subtitles | كان فظيعاً من الناحية العاطفية، لكن الديك الرومي كان غضاً |
| Öyle mi? berbattı. Maçtaki arkadaşın kimdi? | Open Subtitles | حسنا انها مريعة من ذاك الذي كان برفقتك بالمباراة |
| Son rapor oldukça berbattı unuttun mu? "İngiltere bir eşikte". | Open Subtitles | التقرير الأخير كان فظيعا انجلترا على الحافة, أتتذكر ؟ |
| Her şey o zaman da berbattı. Su tesisatı olmadan da berbattı. | Open Subtitles | أشياء مقرفة أيضا إنه مقرف بدون إدراك داخلي |
| İlk yıl berbattı, ikinci yıl çok iyi değildi ama giderek bir işe dönüşmüştü. | Open Subtitles | العام الأوّل كان رهيباً ... وكان العام الثّاني ليس جيّداً للغاية ... ولكنّه كان تحوّلاً إلى تجارة نوعاً ما |
| Havaalanından yeni döndük, trafik berbattı. | Open Subtitles | لقد وصلنا لتوّنا من المطار زحمة المرور كانت فظيعة |
| Geldiğimiz yerde pankekler berbattı da. | Open Subtitles | المكان الذي أتينا منه، يصنعون كعكات فظيعة |
| Film sadece berbat değildi, rezalet, işe yaramaz ve yine berbattı. | Open Subtitles | هذا الفيلم لم يكن مريعاً فحسب لقد كان مقرفاً للغايه ثم عاد مريعاً مرة أخرى |
| Harika bir alıntı. Ağrı kesici içmeliyim. Castillo berbattı. | Open Subtitles | هذا كان إقتباس عظيم أحتاج لمهدئ هذا كان مريعاً |
| Yemek berbattı ve birbirimizle birer yabancıymışız gibi konuştuk. | Open Subtitles | حقيقةً الطعام كان فظيعاً وكنا نتكلم كالغرباء |
| Herkes her yerde içinden geçenleri yumurtluyor, berbattı. | Open Subtitles | الناس كانوا يتفوهون بمشاعرهم في كل مكان، لقد كان فظيعاً |
| Beyaz adamların Kızılderililere davranışı çok berbattı. | Open Subtitles | طريقة تعامل الرجل الأبيض مع الهنود كانت مريعة للغاية |
| Kayıtlar berbattı. Kadınlar üstlerini çıkarma numarasını yaptı. | Open Subtitles | تلك الشرائط مريعة نساء يتم خداعهن ليخلعوا قمصانهن |
| Evet, tünel kazmak zorunda kaldık. berbattı. | Open Subtitles | نعم، كان علينا ان نحفر نفقا لنهرب كان الأمر فظيعا |
| Evimdeki hayatım berbattı ben de oradan ayrıldım. | Open Subtitles | حياتي بالمنزل كانت مقرفة لذا هربت من هناك |
| Kötü de ne demek! Film berbattı! | Open Subtitles | الفيلم كان رهيباً |
| Bu aileye kadar hepsi berbattı. | Open Subtitles | وجميعهم كانوا سيئين حتى هذه العائلة |
| Trafik gerçekten berbattı ve biz şehrin diğer ucundan, Kudüs'ün kuzeyinden yola çıkmıştık. | TED | كانت حركة المرور مروعة ، وكنا قادمون بسيارة الاسعاف من الجانب الآخر من المدينة في الجزء الشمالي من القدس. |
| Baş antrenör olduğum ilk sezonlar berbattı ve birkaç yıl küstah koçluğuma katlandıktan sonra takımım, bir toplantı yapmak istedi. | TED | مواسمي الأولى كمديرة فنية كانت سيئة جداً، وبعد أن تحملوا أسلوبي الفظ في التدريب لعدة سنوات، دعاني الفريق لاجتماع. |
| berbattı. Meslektaşlarımla kavga edip durdum. | Open Subtitles | كان سيئا تشاجرت مع زملائي طوال الوقت |
| film berbattı ve istediği hiç bir şeyi alamadı şimdi, iyi geceler! | Open Subtitles | الطعام كان كريها والفيلم كان سيئاً ولم ينل أي شيء طابت ليلتك |
| Gerçekten berbattı. | Open Subtitles | انه كان مريع جدا |
| Çok berbattı ama aynı zamanda bunu size söylememin görevim olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | كان فظيع ولكن في نفس الوقت أشعر أنه من واجبي أن أقول لك |
| Çünkü Indians Rocky Colavito'yu takas ettiğinden beri berbattı! | Open Subtitles | لأن امتص الهنود من أي وقت مضى منذ تاجروا روكي كولافيتو! تولى جايلورد بيري وساي يونغ تلك السنة |