Devlet için akıl almaz güç sağlayan bir alet yapıyordum. | Open Subtitles | لقد كنتُ أبني للحكومة أداة تُعطي قوة لا يُمكن تصورها |
Bir tatlı çatalının epey pratik bir alet olduğunu söylemelisin. | Open Subtitles | يجب أن تقولي أن شوكة كعكة هي بالأحرى أداة عملية |
Tempoyu belirlediğin zaman aynı ritimde devam etmene yardımcı olan bir alet. | Open Subtitles | إنها أداة تساعدك فى الحفاظ على نغمة ثابتة عندما تضبط الإيقاع المناسب |
Bu bir gönüllü, ve bu da çalıştığı köyde yaptığı bir alet. | TED | هذا أحد المتطوعين, وهذا جهاز قام بصنعه في القرية التي عمل فيها. |
Yeteneklisin, sen de biliyorsun. Bilgisayar altı üstü bir alet. | Open Subtitles | تمتلك نظرة وأنت تعلم ذلك، وما الحاسوب إلا مجرد آداة |
Taktik nükleer bir alet. Düşük maliyetli. Beni sabit tut. | Open Subtitles | انها اداة إنفلاق تكتيكية صاحبه سرعه منخفضه، تمسك بي |
Suçlu o değil. Bunların hiçbirinin suçlusu değil. Onu kullandılar, bir alet gibi. | Open Subtitles | إنها ليسة الملامه، إنها ليسة الملامة على أي شيء من هذا لقد إستخدمة كأداة كما تعلم |
Ne tür bir alet kullanmış olabileceğini biliyor musun? | Open Subtitles | -أوَتعلمين أيّ آداةٍ أُستخدمها؟ |
Böyle bir bomba... bir alet yanma yarıçapı millerce genişliğinde olur. | Open Subtitles | قنبلة كهذهِ، أداة دائرة نصف قطرها سيحرق لنطاق واسع من الكيلومترات |
10,000 tane kol ile ayaktadır, ve her elinde, azat olmak için bir alet, ve her elin avucunda, gözler vardır, bilgeliğin okunduğu gözler. | TED | انها تملك 10،000 يد في كل يد يوجد أداة محررة في راحة كل يد يوجد اعين وهذه الاعين تمثل الحكمة |
O da fotonları kullanır fakat hepsi senkronize olmuştur ve eğer lazerleri bir ışına odaklarsanız, inanılmaz kullanışlı bir alet elde etmiş olursunuz. | TED | يستخدم أيضاً الفوتونات لكن جميعها متزامنة وإذا ركزتها معاً في شعاع ستحصل على أداة مفيدة بشكل لا يصدق |
Ve de bir kez atel altında kaldınız mı, şunu daha iyi algılarsınız ki, silah öyle övünülecek, maço bir alet değil. | TED | وما ان تكون بنفسك تحت خط النار سوف تدرك جلياً ان الاسلحة ليست أداة يجب التشدق بها |
Ve bu çocukların bir alet aracılığıyla daha üst seviyede bir benlik algısı geliştirebildiklerini gösteriyor. | TED | وتبين أن بإمكان الأطفال تطوير شعورهم بذاتهم من خلال استعمال أداة في سن مبكرة جدا |
Ancak böyle bir alet veya mucidi düşmanlarımızın eline düşerse... | Open Subtitles | ولكن إذا وقع جهاز كهذا أو مُخترعه في أيدي أعدائنا |
Ancak böyle bir alet veya mucidi düşmanlarımızın eline düşerse... | Open Subtitles | ولكن إذا وقع جهاز كهذا أو مُخترعه في أيدي أعدائنا |
Bu bileklik birçok yeni özellik içeren yeni nesil bir alet. | Open Subtitles | هذا المراقب هو جهاز الجيل الجديد مع تشكيلة ميزات التتبع الجديدة |
Zihnim, gerçekliğimden kaçmak için kapanmak ya da fantezilerle doldurabileceğim devasa bir alana ulaşmak için kullanabileceğim bir alet oldu. | TED | عقلي أصبح آداة أستطيع أستخدامها إما للأنغلاق للأنسحاب من واقعي أو ليكبر للفضاء الضخم الذي أستطيع ملئه بالخيال. |
Mutlak anlamda sağlam, güvenilir bir alet. | Open Subtitles | انها بالتأكيد مُستقرة آداة يمكن الاعتماد عليها |
Bu sadece tekmelerimizi ve yumruklarımızı savuşturan bir alet hareketlerimizi değerlendirebilecek birşey değil. | Open Subtitles | إنها اداة يمكنها أن ترسل لكماتها وركلاتها خارجا وليس بشيء يمكن ان يقرأ تحركاتنا |
Ben hayatta kalmasına yardım edecek bir alet görürken o gereksiz ve tehlikeli bir alet gördü. | Open Subtitles | ما رأيتُه أنا كأداة للنجاة رأتهُ هي كسلاح خطير غير لائق |
Belki de artık daha büyük bir alet kutusuna geçme zamanı geldi, değil mi? | TED | لذلك ربما قد حان الوقت لنجد صندوق ادوات اكبر، صحيح |
Burada, bahsettiğiniz etkiyi yaratan eski bir alet hakkında hikayeler var. | Open Subtitles | هناك حسابات عن اداه قديمه تستطيع عمل التأثير الذي تتحدث عنه. |
Hansen bombasının parçası. Bombacının bunu kazımak için nasıl bir alet kullandığını bulmam gerekiyor. | Open Subtitles | وأنا يفترض بي معرفة الأداة التي إستخدمها المفجر للحفر عليها |
Dur! "Oldukça garip bir alet bu, Bay Fogg." | Open Subtitles | تماماً لديك بدعة هنا، سّيد فوج- شكراً لك ايها المفتش- |