Yani, biliyorsun, Fransa'dan döndüğünden beri onu pek göremedim, ve bununda biraz vakit geçirmek için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | أقصد .. تعرفين أني بالكاد رأيتها منذ أن عادت من فرنسا و اعتقدت انها فرصة جيدة لندردش سوياً |
Dylan ve Emily danstayken eski bir dost ile arayı kapatmak için harika bir fırsat olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقد مع ديلان وايملي في الحفلة انها فرصة مثالية للخروج ولقاء صديق قديم |
Bu iki dönüşümün bir araya gelmesini daha çok düşündükçe bunun çok büyük bir fırsat olduğunu fark etmeye başladım. | TED | كلما فكرت مزيدًا، في التحولين القادمين، كلما اقتنعت أنها فرصة كبيرة. |
Senin için büyük bir fırsat olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | صدقني, أنا أعرف ــ أنا أعرف أنها فرصة رائعة من أجلك |
Bunun bizim için çok büyük bir fırsat olduğunu bilmeli. | Open Subtitles | كل ما أقوله، أن عليه أن يفهم أن هذه فرصة كبيرة لنا. |
Bunun Halkla İlişkiler için harika bir fırsat olduğunu düşündük dolayısıyla gazetenden bir muhabir ayarladık röportaj yapacak, takımın bir kaç fotoğrafını çekecek. | Open Subtitles | نعتقد أن هذه فرصة عظيمة للعلاقات العامة لذا رتبنا مع مراسلة من المجلة لتأتي من أجل المقابلة، تلتقط بعض الصور للفريق |
İyi, sen, ... sen ... haklısın, ben aslında düşündüm ki bunun bizim beraber takılmamız için berbat bir fırsat olduğunu ... , | Open Subtitles | حسناً انتِ على حق قد تكون فرصة سيئة لنخرج جميعاً |
Bunun Laurel için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | حسناً، فقط فكرت انها فرصة جيدة لـ " لورالايل" |
Bunun muhteşem bir fırsat olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لقد فكرت انها فرصة رائعة ؟ |
Bunun manyak bir fırsat olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | اعتقد انها فرصة رائعة |
Tur otobüsü bu gece kalkıyormuş ve . kaçırılmayacak kadar büyük bir fırsat olduğunu söyledi. | Open Subtitles | حافلة الجولة كانت ستغادر الليلة، وقال أنها فرصة أكبر من أن يضيعها. |
Babam bunun, işi öğrenmek için bir fırsat olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال والدي أنها فرصة لتعلم فن التجارة |
Bak dostum, bunun büyük bir fırsat olduğunu biliyorum ama bu iş hiç hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | أعلم أنها فرصة عظيمة لكني لا أشعر بها |
Tamam. Sadece bunun bir fırsat olduğunu düşün. | Open Subtitles | حسنا، حسنا مجرد محاولة لتذكر أن هذه فرصة. |
Onunla iki kelam laf edebilmen için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أعتقد أن هذه فرصة حقيقية لتتفاهمي معه |
Endişelenmenizi gerektirecek bir şey yok. Bunun büyük bir fırsat olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا يوجد ما يٌقلقك، أعرف أن هذه فرصة عظيمة |
Evet, bunun Kansas sanat camiasını yakından tanımak için harika bir fırsat olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | نعم، اظن ان هذه سوف تكون فرصة رائعة لك لكي تنظري من الداخل إلى معرض الفن لمدينة كانساس سيتي. |
Bu seyahatin aramızda bağ kurabilmek için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | تظن أن هذه الرحلة قد تكون فرصة جيدة لكي نقوم نحن الاثنين بتقوية رابطة بيننا. |