Örnek olarak toplum kalkınması üzerine eğitim gören bir genç kadın. | TED | علي سبيل المثال، شابة تدرس للحصول على شهادة في تنمية المجتمع. |
Her Gündönümü... Mystic'ler dağdan gelir ve bir genç kızı yanlarında götürür. | Open Subtitles | في كل احتفال لانقلاب الشمس، يأتي الصوفيون من الجبال ويأخذون فتاة شابة |
Sevgiyi hep yanlış yerlerde arayan bir genç. | Open Subtitles | شابّ يبحث عن الحبّ في جميع الأماكن الخاطئة.. |
İş yeri veya sınıfınızda biri olabilir, ibadet ettiğiniz yerde, bir yerlerde, siyahi bir genç adam olabilir. | TED | ربما يكون أحد ما في العمل، في الصف، في مكان عبادتكم، في مكان ما، هناك بعض الشباب السود هناك. |
Fakat son projem, tekrar New Yorklu bir genç tarafından. | TED | لكن آخر مشروع أريكم إياه لمصمم شاب في نيويورك أيضاً |
Herkese bir genç kız gibi göründüğünüzü söylüyorum. | Open Subtitles | كنت دائماً أقول للجميع إنك ما زلت تبدين كأنك فتاة شابّة |
Benim favorilerimden biridir, ama evsiz bir genç olmayı deneyimlemeden önce kıymetini bilmediğim bir şeydi. | TED | هذه إحدى الأشياء المُفضلة إليّ، لكنّها كانت من المسلّمات، قبل أن أبدأ معاناتي مع التشرُّد في سن المراهقة. |
Uzun zaman önce ölmüş bir samuray savaşçısının ruhuna sahip bir genç | Open Subtitles | ولد مراهق بروح السامرائي محارب مات منذ زمن بعيد. |
Fakat bu Noel, kendini beğenmiş bir genç değil de, ne pahasına olursa olsun tekrar başarılı olmaya çalışan eski bir eroin bağımlısının bir numara olması harika olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن اليس رائعا ان الاغنية السائدة في عيد الميلاد اغنية لطيفة للمراهقين لمدمن مخدرات يريد العودة للغناء باي ثمن؟ |
Seninle çıkan bir genç kız artık sıradan bir kız olmaz. | Open Subtitles | أن الفتاة الصغيرة التي تخرج معك لا تبقى فتاة صغيرة عادية |
Ben de bir zamanlar senin gibi aşık bir genç kızdım. | Open Subtitles | إستمعِ ، كنت فتاة مراهقة في وقت ما كنت في حب |
Beyler, bir genç kız ölüm kalım mücadelesi veriyor olabilir. | Open Subtitles | أيها السادة فتاة شابة قد تصارع في الخارج لأجل حياتها |
bir genç kız için çok korkunç ve acılı bir ölüm şekli. | Open Subtitles | قد تكون هذه طريقة مروعة مؤلمة لفتاة شابة أن تلقى حتفها بها. |
Biran önce serpilip güzel bir genç hanım olduğumu size göstermek istiyorum. | Open Subtitles | سأكبر و بسرعة و أريك كم اصبحت امرأة شابة جميلة يا سيدي |
Ailenin kara koyunuydu... ama şimdi iyi bir genç adam oldu. | Open Subtitles | أسوء ما في العائلة ..خلال فترةمراهقته. كان شابّ لطيف بالأحرى |
Fakat, sonra Viyana üniversitesine, bu kütüphaneye bir genç adam geldi. | Open Subtitles | لكن أتى حينها شابّ هنا إلى جامعة "فيينا"، إلى هذه المكتبة. |
Yani temelde biz tamamı yorgun ve gergin bir genç nüfusa sahibiz. | TED | الخلاصة، لدينا فئة سكانية كاملة من الشباب المتعب ولكنه متصل. |
Nasıl heyecan dolu bir genç olduğunuzu, nasıl yürekli ve sevgi..." | Open Subtitles | جميعنا نعرف كم انت شاب رائع و ان قلبك مُحب للجميع |
Yani o ufak bir kasabanın, saf bir genç kadını. | Open Subtitles | أقصد، هي امرأة شابّة ساذجة من بلدة صغيرة. |
Ama eğer iri ve sakar bir genç olmanın başınıza gelen en kötü şey olduğunu düşünüyorsanız, bir de boynunda radar anteni olan | Open Subtitles | اذا كنت تعتقد انها صعبة لفتي طوله متران حاول ان تكون كلب وزنه تسعون كجم في سن المراهقة |
Uzun zaman önce ölmüş bir samuray savaşçısının ruhuna sahip bir genç. | Open Subtitles | ولد مراهق بروح السامرائي محارب مات منذ زمن بعيد. |
Fakat bu Noel, kendini beğenmiş bir genç değil de, ne pahasına olursa olsun tekrar başarılı olmaya çalışan eski bir eroin bağımlısının bir numara olması harika olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن اليس رائعا ان الاغنية السائدة في عيد الميلاد اغنية لطيفة للمراهقين لمدمن مخدرات يريد العودة للغناء باي ثمن؟ |
Aktif ve bağımsız bir genç kızdım ve aniden kör oldum. | TED | كنت مراهقة نشطة ومستقلة، وفجأة أصبحت عمياء. |
Geçenlerde kafeste hapsedilen bir çocuğu kontrole gittiğimde kümeste hapsedilen bir genç buldum. | Open Subtitles | الاسبوع الماضي ذهبت لتفق طفل كان محجوزا في قفص ووجدت مراهقا في حظيرة |
Bugün naklettiğin karaciğer, senin cebini parayla dolduran, sağlıklı bir genç kıza aitti. | Open Subtitles | الكبد الذي زرعته اليوم ينتمي لشابة موفورة الصحة والتي ماتت حتى تملأ أنت جيوبك |
İyi bir çocuk, saygılı bir genç olduğunu düşünmek isterim. İyi bir baba olduğumu kanıtlayabildiğimi düşünmek isterim. | TED | أحب أن أعتقد أنه فتىً صالح ، شابٌ مهذّبٌ جداً. أحب أن أفكر في أنني أثبتّ أنني أبٌ صالح. |
Çok uzun zaman önce bir ağaç ve bu ağaca düşkün bir genç varmış. | Open Subtitles | .. منذ زمنٍ طويل كانت هناك شجرة و كان هناك شابٌّ أحبَّ تلك الشجرة |