bunun sebebi tarihsel kayıtların büyük bir hızla dijital ortama geçiyor olması. | TED | والسبب في ذلك هو أن السجل التاريخي يتم تحويله رقمياً بسرعة كبيرة. |
Beklemediğim şey ise, giderek artan bir hızla yukarı gitmesidir. | TED | ما لا أتوٌّقعه هو أن تتجّه نحو الأعلى بسرعة متسارعة. |
İki parçacık, ışık hızı kadar bir hızla çarpıştığında kuantum dünyası devreye girer. | TED | عندما يتصادم جزيئين فهما بسرعة الضوء تقريباً، حينها تبدأ قوانين عالم ميكانيكا الكم |
Bunu yaparak sürüleri çok büyük bir hızla yok edebileceğimizi gösterdik. | TED | وقد أثبتنا إمكانية القيام بذلك وتقليل أعداد البعوض بسرعة كبيرة جدًا. |
Virüsün artan bir hızla yayıldığını düşünüyorum. | Open Subtitles | مّما يوحي بأنّ الفيروس يُمكنه أن يتكرّر بمعدّلٍ مُتسارع. |
Tren 75 mili aşan bir hızla hızını artırmaya devam ediyor. | Open Subtitles | لكن لازال القطار يسير بسرعة تزيد عن 75 ميلاً في الساعة |
İlki, Batı büyük bir hızla Dünya'daki etkisini yitiriyor. | TED | الاولى .. ان الغرب يخسر بسرعة كبيرة تأثيره في العالم |
O zaman tahmin edebileceğiniz gibi, büyük bir düş kırıklığı -- düş kırıklığı diyelim -- vardı. Çok, çok büyük bir hızla büyümeye başladı. | TED | الآن في هذا الوقت ، أصبنا بحيرة شديدة حيرة شديدة جدا بدأت بالنمو ، بسرعة كبيرة |
Evet, kalkış amacıyla ama belirli bir hızla birlikte. | TED | إ.ر. : نعم، مع الهدف النهائي للاقلاع، و لكن بسرعة أولية. |
yeni bir şey değil. Mizah, olağanüstü bir hızla sınırları aşıyordu. Hem de internet, sosyal medya, hatta kablolu televizyondan bile önce. | TED | دائما ما تعبر الكوميديا البلد بسرعة مدهشة قبل الإنترنت، ووسائل الإعلام الاجتماعية، وحتى قنوات الكابل. |
Tüm bu galaksileri sürekli artan bir hızla birbirinden uzaklaştıran kuvvet neydi? | TED | ما هي القوة التي تسوق كل المجرات للذهاب بعيداً بسرعة عن بعضها البعض بطريقة متسارعة |
Dang humması, oldukça olağanüstü bir hızla arttı. | TED | وقد ازدادت الإصابة بحمى الضنك بسرعة استثنائية. |
Cidden bu bilimsel edebiyat da büyük bir hızla artıyor. | TED | والحقيقة، أن الأدب العلمي ينمو بسرعة خطيرة. |
Birkaç saniye izledik, sonra inanılmaz bir hızla uzaklaştı. | TED | شاهدناه لبضع ثوان، ثم طار بعيدًا بسرعة كبيرة. |
Ayrıca, insanlar bunun fotoğraflarını çekiyorlardı, böylece tüm bu çalışma mesajlarla tüm dünyaya inanılmaz bir hızla yayılıyordu. | TED | أيضا, الناس كانوا يأخذون صور لذلك, كان الخبر ينتشر حول العالم بسرعة شديدة عن طريق رسائل الموبايل, كل هذه الصور |
Tüm dünyayı dolaştım ve şöyle bir hissim vardı: Birisi olabilmek için müthiş bir hızla ileri atılmıştım. Birey olmak için, Jimmy olmak için. | TED | حول العالم وشعرت بأنني قد انجرفت بسرعة لأتحول لشخص ما، لأصبح فرداً، هو جيمي. |
Bu, kertenkelenin çözümü. Duvardan yukarı ızlıca koşarken, çok büyük bir hızla parmaklarını duvardan adeta soyar gibi ayırıyorlar. | TED | وهذا هو حل الوزغة. إنهم في الواقع يقشرون أصابعهم من السطح، بسرعة عالية بينما يركضون إلى أعلى الحائط |
Uzaygemisi suya nazikçe saatte 30 km hız yerine , ölümcül bir hızla, 450 km ile çarpar. | Open Subtitles | مما يجعل المركبة لا ترتطم بالمياه بنعومة بسرعة 20 ميلا في الساعة و لكن إرتطام إنتحاري بسرعة 300 ميل في الساعة |
Mutlak geçerliği olan bu bilgi... büyük bir hızla yeraltı dünyasına yayılmıştı. | Open Subtitles | الكلمة تحت الأرض الوحيدة التي تهم لأنها تنتشر عبر الشوارع بسرعة كالرصاصة فى الوقت المتأخر بالليل |
Sadece ilerlemiyor, inanılmaz bir hızla gidiyor. | Open Subtitles | إنه لا يتقدم فقط إنه يتحرّك بسرعة مدهشة ولدينا مشكلة بملاحقته |
Virüs artan bir hızla yayılmaya devam ediyor. | Open Subtitles | الفيروس يُمكنه أن يتكرّر بمعدّلٍ مُتسارع. |