Sonraki gün, hayvanlarımızı alıp daha önce hiç bulunmadıkları kırmızı bir kutunun içine yerleştiriyoruz. | TED | الآن في اليوم التالي، نستطيغ أخذ حيواناتنا و وضعهم في صندوق أحمر لم يجربوه أبداً من قبل. |
Onca yolu bir kutunun içine konmak için gelmedi. | Open Subtitles | ولم يأتِ كل هذة المسافة كي يوضع في صندوق |
Neden onları çatı katında bir kutunun içine kapatmıyorsun? 21'e geldiklerinde çıkartırsın. | Open Subtitles | لم لا تغلقين عليهم في صندوق في العلية, وتخرجينهم حين يصبحوا في الـ21؟ |
Yola koyulduğunda metal bir kutunun içine hapsolursun. | Open Subtitles | عندما تدخل الطريق، تجلس داخل صندوق معدني. |
Algoritmayı alalım, metal bir kutunun içine tıkıştırıp veri merkezinin arkasına bir yerlere yerleştirelim de hiçbir şeye bağlanamasın. | Open Subtitles | لنأخذ الخوارزمية, نضعها في صندوق معدني ونضعها في مركز بيانات أحد الشركات حتى لا يمكنها الاتصال بأي شيء |
Ama onları elektrikli bir kutunun içine hapsederek yangın ihtimalini yok edersek, onlara ne faydası olacak? | Open Subtitles | و لكن إن كنا سنمنع خطر اللهب بحبسهم هناك في صندوق مكهرب كيف سيساعد هذا؟ |
Beyinde korku anısı bulmaktansa, hayvanlarımızı alıp onları, örneğin buradaki mavi kutu gibi bir kutunun içine koyduk ve mavi kutuyu temsil eden beyin hücrelerini buluyoruz ve ışık demetine tepki gösterecek şekilde onları kandırıyoruz, tıpkı öncesinde söylediğimiz gibi. | TED | بدلاً من إيجاد ذاكرة خوف في الدماغ، نستطيع البدء بأخذ حيواناتنا، و وضعهم في صندوق أزرق كهذا و وجدنا خلايا الدماغ التي تمثل هذا الصندوق الأزرق و جعلناهم يستجيبوا لنبضات ضوئية تماماً كما ذكرنا سابقاً. |
Kalabalık bir sokakta bir kutunun içine bırakılmıştı. | Open Subtitles | لقد وضع في صندوق و ترك في شارع مزدحم |
Asılmış. bir kutunun içine tıkıştırılıp ara sokağa bırakılmış. | Open Subtitles | لقد شنق,و حشر في صندوق و ترك في زقاق |
Yani bazen hayalimde bir kutunun içine tıkılmış ve korkmuş olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | احياناً اتخيلها... مبلله و خائفه في صندوق من الورق المقوى بجانب احد السكك الحديدية |
Onu görevden açığa aldık. bir kutunun içine koyduk. | Open Subtitles | لقد قمنا بتفكيكها ووضعها في صندوق |
40lı yıllarda ilk kek karışımlarını yapmaya başladıklarında bu tozu alıp bir kutunun içine koydular ve ev hanımlarına basitçe bir kaba boşaltıp su eklemelerini, karıştırıp fırına vermelerini istediler ve - işte! | TED | عندما بدأوا بخلطات الكعكة في الأربعينيات ، كانوا يأخذون المسحوق و يضعونه في صندوق ، ثم يطلبون من ربات البيوت أن يسكبونه ويحركونه مع قليل من الماء ، يخلطونه ، يضعونه في الفرن ، و تحصل على الكعكة . |