"bir otobüse" - Traduction Turc en Arabe

• حافلة
• الحافله

Genç bir kız, 23 yaşındaki bir öğrenci Delhi'de erkek arkadaşı ile birlikte bir otobüse biniyor.
طالبة شابة في الثالثة والعشرين من عمرها استقلت حافلة في دلهي مع صديقها.

Sabah kahvaltılarını ettikten sonra, kaldırımdan köşeye kadar yürüdüler ve büyük mavi bir otobüse bindiler.
بعد فطور جميل تمشوا في الطريق إلى الزاوية حيث ركبوا حافلة زرقاء كبيرة

Bence ekstra $1 .50 vermeli ve tuvaletli bir otobüse binmeliydik.
أفكر أنّه كان علينا أن ندفع دولارًا ونصف إضافيا، ونركب حافلة بمراحيض

Escondido'ya giden bir otobüse bineceğim. Size de Cennet'in ağzına da lanet olsun.
سآخذ حافلة إلى بورتو إسكونديدو، إذهبوا إلى الجحيم أنتم و فم الجنة

Ben de onun gibi güneye giden bir otobüse atladım.
لقد اخذت الحافله متجهآ للجنوب كما فعلت هى

Şu an bizim bodrumumuzda ve yeni bir hayat kurmak için iki saat içinde Cold Creek'ten kalkıp Boston'a gidecek olan bir otobüse binmeye hazır.
لكي تستقل الحافله المغادره خلال ساعتين لتوصلها إلى بوسطن حيث لتبدأ حياتها من جديد

Bence kitaplar yine moda oluyor. Bu lafımı bir otobüse koyabilirsiniz.
إن الكتب عائدة، استشهدي بكلامي على حافلة

Şehirde okula gitmek için 2 metro ve bir otobüse binerdim.
في المدينة, كنت أركب قطارين و حافلة لأصل للمدرسة

Çocuğun cebine bir kaç dolar koyar, bir otobüse bindiririm.
سنضع في جيب الفتى 50دولارا ونضعه في حافلة

Ya onunla gideceğiz, ya Mount Isa'dan bir otobüse bineceğiz ya da 1 hafta burada kalacağız.
ايضاً نذهب معه ونحصل على حافلة من ماونت ايسا او ننتظر هنا لاسبوع

İspiyonculuk paranı ve gerizekalı çocuğunu al bin bir otobüse...
لقد أخذت أموال الخيانة , وقمت بإعاقة طفل خيانة وأخذت أول حافلة

İyice sarın, bir otobüse atlayın, yüksek bir bina bulun onuncu kata çıkıp çöp oluğuna bırakın.
لفيه بشكل محكم واستقلي حافلة وادخلي عمارة عالية اصعدي نحو الطابق الـ10 والقيه عبر منفذ القمامة

AIDS kapın ya da patlayıcı dolu bir sırt çantasıyla bir otobüse binin devlet size bedava bir araba verir ama kafanızı aşağı eğip, topallamadan ve güzel yürüyüp ağzınıza fermuar çekin.
أصب نفسك بالإيدز أو اقفز على حافلة مع جر كيس مليء بالمتفجرات ستخيب الحكومة أملك وستبعدك بسيارة مجانية

Foyet arabadakilere saldırdığını söylemişti, bu gece bir otobüse saldırdı.
فوييت قال انه يحب مهاجمة الناس في سياراتهم الليلة هاجم حافلة

Bu yüzden bir gece gizlice kaçtım ve bir otobüse atlayıp buraya döndüm.
لذا تسللت في ليلة ما ووثبت على حافلة وعدت إلى هنا.

Kazara bir otobüse bindi.
وقالت إنها حصلت على حافلة عن طريق الصدفة.

bir otobüse ya da trene binebilir ama nereye gider?
يمكنه ان يستقل قطارا او حافلة,و يعود إلى أين؟

Şu an bizim bodrumumuzda ve yeni bir hayat kurmak için iki saat içinde Cold Creek'ten kalkıp Boston'a gidecek olan bir otobüse binmeye hazır.
وهي جاهزه لِتٌقل إلى الأغريق البارد لكي تركب الحافله التي ستغادر خلال ساعتين لتصل بها إلى بوسطن حيث ستبدأ حياتها من جديد

Hadi bir otobüse binelim.
حسناً ، يجب أن نركب الحافله