Plastiklerin ise birbiriyle örtüşen ve çok dar bir aralıkta değişen yoğunlukları vardır. | TED | ولكن أنواع البلاستيك لديها كثافة تتداخل مع بعضها البعض على نطاق ضيق جداً |
Güneş, milyarlarca parçacığın birbirine çarptığı birbiriyle etkileşime girdiği bir yerdir. | Open Subtitles | والشمس مكان حيث هناك مليارات الجسيمات تصطدم وتتفاعل مع بعضها البعض |
Bak, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve Natasha'nın katilini bulmanın Gerald Lydon'a olanları da açıklayacağını sandığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم أنك اعتقدت أن كل شئ متصل ببعضه والعثور علي قاتل ناتاشا كان من الممكن أن يساعدنا عل فهم ماحدث لجيرالد ليدون |
Ruh eşlerinin birbiriyle tam olarak uyuşması bazen aylar alır. | Open Subtitles | أحيانًا، توأم الأرواح قد يستغرقا شهورًا كي يفهما بعضهما البعض. |
Ortak barınma insanların birbirini tanıdığı ve birbiriyle ilgilendiği maksatlı bir mahalle. | TED | السكن المشترك هو حي دولي حيث يعرف الأفراد بعضهم ويهتمون ببعضهم البعض. |
Şahsen ben ikisini birbiriyle ilintili olduğuna inanmıyorum. | Open Subtitles | شخصياً، لا أعتقد أنهما مرتبطان ببعضهما البعض |
- Her şeyin. Muhtemelen halkımızın birbiriyle konuşmasını engellemek için. | Open Subtitles | كل شيء, ربّما لمنع قومنا من التواصل مع بعضهم البعض |
Abu Dabi'deki Masdar şehrinde sürücüsüz birbiriyle haberleşebilen elektrikli araçlar kullanılıyor, ve bu araçlar şehrin sokaklarında yer altında gidiyorlar. | TED | في مدينة مصدر في ابوظبي يستخدمون مركبات بدون سائقين يمكنها التواصل مع بعضها البعض وتتجول تحت شوارع المدينة |
İlk beton bloklar 1868'de yapıldı. Fikir basitti: birbiriyle birleşecek, sabit bir ölçüyle yapılmış çimentodan modüller. | TED | أولى وحدات الخرسانة تم تصنيعها سنة 1868 بفكرة بسيطة جدا: وحدات مصنوعة من الاسمنت بقياسات ثابتة متوافقة مع بعضها البعض. |
Bu konuşmaların birbiriyle nasıl ilintili olduğunu görebilmek için bunu yapmak istiyorduk. | TED | وكنا نريد القيام بذلك حتى يمكن أن نرى كيف أنها مرتبطة مع بعضها البعض. |
Bu dönemde kültürler, dinler... birbiriyle iletişim hâlindeydi. | TED | لقد كان ذلك عصرًا حيث الثقافات والأديان تتحدث مع بعضها البعض. |
Her şey birbiriyle bağlantılı. Kelebek etkisi! | Open Subtitles | كل شيء متصل ببعضه ، هذا تأثير الفراشة |
Kuantum dolanıklığı, iki parçacık çok uzak ancak bir şekilde birbiriyle bağlantılı kaldıklarında olur. | TED | الآن، تشابك الكم هو عندما يوجد جسيمين بعيدين من بعضهما البعض، ورغم لك، يظلان في حالة اتصال مع بعضهما البعض. |
Böyle yerler iki kişinin birbiriyle ilgilenmesi için oldukça garip. | Open Subtitles | إنه لأمر غريب أن تري شخصيين يهتما ببعضهم البعض في مكان كهذا |
Sadece 6 gezegen olmasıyla elde 5 geometrik düzgün şeklin olmasının, birbiriyle bir bağlantısı olduğu sonucuna vardı. | Open Subtitles | لقد اعتقد بأن هذين الرقمين مرتبطان ببعضهما وهو أن السبب فى وجود 6 كواكب فقط هو أنه هناك فقط 5 مضلعات منتظمة |
En önemli üç duygu, dehşet ve merak, bir süreliğine de olsa herkes fiziken birbiriyle bağlantılıydı. | TED | الأحاسيس الثلاثة الأكثر أهميّة، الروعة و الاعجاب، لقد اتّصل جميع الحاضرين هنا مع بعضهم البعض جسديا لمدة دقيقة. |
Örtüşsün yarınlarımız birbiriyle... | Open Subtitles | *إنّهما مستقبلان متجدّلان* |
Ülkeler birbiriyle anlaşamıyor, bu da bu sahayı hukuki açıdan fevkalade ilgi çekici hale getiriyor. | TED | الدول لا تتفق فيما بينها مما يجعل هذا المجال صعب للغاية من حيث الناحية القانونية. |
Hepsi birbiriyle yarışarak, çarpışarak ve çapraz geçerek dişinin arkasında avantajlı bir yer kapmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | كانوا يتنافسون ويكيلون اللكمات لبعضهم حيث يُحاولون نيل موقع الطليعة خلف الأنثى. |
Hipokamp, yoğun biçimde birbiriyle bağlantılı iki hücre tabakasından oluşur. | TED | الحُصين مكون من صفيحتين من الخلايا، والتي هي مترابطة بكثافة. |
Bunların birbiriyle nasıl bir bağlantısı var biliyorum ama nihayet biri noktaları birleştirdiğinde sana ulaşacak. | Open Subtitles | لا أعرف كيف ترتبط تلك الأمور ببعضها البعض و لكن في الأخير سيقوم أحدهم بتوصيل النقاط |
İşte o anda şunu diyebildim: Tamam, bu ikisi birbiriyle bağlantılı. | TED | حفّزني ذلك تماماً لأن أقول، حسنا، هذان الاثنان مرتبطان. |
Yine de, yukarıdan bakılınca, güya Tanrı tarafından, her şey bir anda birbiriyle uyumlu hale gelir. | Open Subtitles | حتى التى يراها معظمنا كما لو كانت من صنع الرب . وكل شىء فجاءة يتناغم مع بعضة |
Gina'nin bunlari görmemize neden bu kadar heyecanlandigini anliyorum. Yazilanlar birbiriyle uyusmazliklara sahip. | Open Subtitles | فهمتُ لمَ كانت (جينا) مُتلّهفة لتطلعنا على هذا، ثمّة الكثير من التضاربات بلغة الخطابات. |