bu durumu nasıl halledeceğime karar verebilmek için beynimi yiyordum. | Open Subtitles | لقد كانت تؤلم عقلي محاوله معرفة كيفية معالجة هذا الوضع |
bu durumu kötüleştirecek tek şey burada iki cesetle tıkılıp kalmam olur. | Open Subtitles | شيء واحد يجعل هذا الوضع أسوأ هو إن علقت هنا مع جثتين |
Ancak aramızda bir ticarî anlaşma bu durumu değiştirebilir. | Open Subtitles | ولكن فقط الاتفاق التجاري بيننا يمكن ان يغير هذا الوضع |
Ve bu ve benzeri pek çok ölçüm yöntemini kullanarak bulduğumuz şey şu ki, aslında elimizdeki bilim, bu durumu çok erkenden teşhis edebiliyor. | TED | وباستخدام هذه الأنواع من الأدوات, وأخرى كثيرة, ما وجدناه كان أن العلم يستطيع, في الحقيقة, التعرف على هذه الحالة مبكرا. |
- Bu durum onun menfaatine. - bu durumu değiştirmeye niyetliyim. | Open Subtitles | . و هذه الحالة فى مصالحته . حسناً ، أنا أنوى تغير حالتة |
Biz bu durumu kesin çözüme ulaştırmak istiyoruz. | Open Subtitles | نريد ان نحل هذا الموقف بشكل نظيف وقانونى |
Ve iyi biri olduğum için, bu durumu düzeltmeliyim. | Open Subtitles | وكي أشعر بنفسي كشخص أفضل عليّ إصلاح هذا الوضع |
Biz de tam bu durumu düzeltmek için senin küçük dükkanına gidiyorduk. | Open Subtitles | نحن كنا ذاهبات لمحلك الصغير لاصلاح هذا الوضع |
bu durumu bitirmek için elimizde yeteri kadar insan yok. | Open Subtitles | ليس لدينا أشخاص كفاية لكى نكمل هذا الوضع الراهن |
Ama şimdi, bu durumu düzeltebilecek, harika bir dostum öyle mi? | Open Subtitles | ولكنني الآن أصبحت صديقة جيدة أنا الوحيدة التي تستطيع إصلاح هذا الوضع لكِ؟ |
Tatlım, onunla bir daha iletişim kurmamanı tavsiye ederim, bu durumu atlatana kadar. | Open Subtitles | عزيزتي,أفضل أن لايكون لكِ أتصال به حتى نخرج من هذا الوضع لماذا؟ |
Ve belki de bu durumu yaratmaktan biz sorumluyuz. | Open Subtitles | ومن المحتملش أن نكون نحن المسؤولون عن هذا الوضع |
bu durumu tuhaf bir şekilde tanıdık bulan yalnız ben miyim? | Open Subtitles | أأنا الوحيد الذي يجد أنّ هذا الوضع مألوف بشكل مُخيف؟ |
Kendi hayal kırıklığın sebebiyle bu durumu böyle gördüğünü düşünmeden edemiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع إلا التفكير أنك تقحم .القليل من إستيائك في هذا الوضع |
Herkesin güvenliğini sağlamak ve bu durumu çabucak çözmek için elimizden geleni yapıyoruz. | Open Subtitles | سنفعل كل ما نستطيع لضمان سلامه الجميع ولحلّ هذه الحالة بسرعة |
bu durumu başka yerlere çekme. | Open Subtitles | لذا دعنا لا نترك هذه الحالة أن تذهب للطريق الاَخر |
bu durumu tekrar bir araya gelmemiz için kullandığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | لا تظنّه يستغلّ هذه الحالة ليسهّل عودتنا إلى بعضنا؟ |
Yani bu durumu gözlüyor musunuz Komutan? | Open Subtitles | لذا, هل كنتَ تراقب هذا الموقف لنا أيّها القائد؟ |
bu durumu düzeltip... sizi sonra göreceğim. | Open Subtitles | انني ساغادر الآن من هذا الموقف و سالتقي بكي فيما بعد ليس هناك ما يدعي لتنظروا الية |
Nasıl onun lehine bu durumu kullanarak değil biliyor musunuz? | Open Subtitles | كيف نعلم أنه لا يستخدم هذا الموقف لمصلحته ؟ |
Yani bu durumu değiştirmenin tek yolu istediğim şeyi bana hemen söyle, ve senden zevk çıkarmamı engelle. | Open Subtitles | لذا مخرجك الوحيد من هذه الوضعية أن تخبرني بما اريد معرفته الان وتحرمني لذة انتزاعه منك |
- Buna engel olamadık. - bu durumu düzeltir mi yani? | Open Subtitles | لم يكن بيدنا - وهذا ما يبرر الأمر؟ |
Ama senin kıskançlığın bu durumu belirsizleştiriyor. | Open Subtitles | و لكن عندما تغارين هذا يجعل الأمر غير واضح |
CA: Peki, plastikte bu durumu değiştirmeye çalışmak adına fikrin nedir? | TED | ك.أ: حسنًا ما قولك، إذن، في فكرة أن نحاول تغيير ذلك في البلاستيك؟ |
Ve o bu durumu kabullenmişti. | Open Subtitles | و هو قد رضي بالأمر الواقع فلماذا لا نترك الأمور كما هي عليه؟ |