| Evet, bu hayvanlar büyük ve sertler. Fakat böyle bir darbeyi kaldıramazlar. | TED | نعم، هذه الحيوانات كبيرة وشرسة، لكنها لن تتحمل كبوة من هذا النوع. |
| bu hayvanlar benim oğlumu elimden aldılar ve sonra da benim kederimi aldılar. | Open Subtitles | هذه الحيوانات أخذت مني إبني بعيدا عني و من ثَمَ أخذوا مني حزني |
| İki ay sonunda, hala bu hayvanlar hakkında fikir sahibi değilim. | Open Subtitles | بعد شهرين، ما زلت ليس لدى أي فكرة عن هذه الحيوانات. |
| bu hayvanlar vahşet nedir öğrenmek istiyorsa, biz de öğretiriz. | Open Subtitles | ، هؤلاء الحيوانات يريدون تعلم الوحشية سوف نعلمهم إياها |
| bu hayvanlar masum çocukları öldürdüğü için çok üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف أن هؤلاء الحيوانات أدخلوا فتيات بريئات في ذلك |
| bu hayvanlar diğerlerinden farklıdır, çünkü farklı genlere sahiplerdir. | TED | الاَن تلك الحيوانات مختلفة عن الاَخرين لأن لديها جينات مُختلفة |
| Pek çok durumda pigmentleri ve gözleri yoktur, bu hayvanlar aynı zamanda son derece uzun yaşarlar. | TED | ليس لديهم لون ولا عيون في كثير من الحالات، وهذه الحيوانات أيضا تعيش طويلًا. |
| bu hayvanlar balina, ton balığı, kılıç balığı ve yılan balığı gibi başlıca avcıları da destekliyorlar. | TED | تساعد هذه الحيوانات الأسماك الأكثر افتراسًا كالحيتان، والتونا، وسمك أبو منقار وأسماك القرش. |
| bu hayvanlar ve hareketleri yüzeyi ve okyanus derinliklerini çok önemli şekilde bağdaştırıyor. | TED | تساعد هذه الحيوانات وتحركاتها على ربط سطح وعمق المحيط بطرق مهمة جدًا. |
| bu hayvanlar, balık yemine dönüştürülerek giderek artan kültür balıkçılığını desteklemede veya kril yağı gibi nörosetikler için kullanılıyor. | TED | تُطحن هذه الحيوانات لتصبح مسحوق أسماك لتسد الحاجة المتزايدة للتربية المائية ولصناعة المغذيات مثل زيت الكريل. |
| Birkaç yıl içerisinde bu hayvanlar kendi başlarına hayatta kalabilecekler. | TED | بعد بضعة سنوات، ستعيض هذه الحيوانات وحدها |
| Maymunlar için uygulamalar programından Orangutan Destek programına katılıyoruz ve güdülenmelerine yardımcı olmak, hayvanlara değer katmak ve tehlike altındaki bu hayvanlar adına... farkındalık yaratmak için iPadleri kullanıyoruz. | TED | شاركنا في تطبيقات لبرنامج القرود مع مؤسسة أورنغتان أوتريش، حيث نستخدم أجهزة الأي باد لتحفيز وتحسين ردود فعل الحيوانات، وكذا للمساعدة على الرفع من وعي هذه الحيوانات المهددة بالانقراض. |
| Ancak ne yazık ki, bu hayvanlar kaçak avcılar yüzünden sürekli tehdit altındadırlar, onları bedenlerinin parçaları için avlayıp öldüren. | TED | لكن لسوء الحظ، هذه الحيوانات تحت تهديد مستمر من الصيادين الذين اصطادوهم وقتلوهم لبيع أجزاء من اجسامهم. |
| Gece yaşayan, yalnız, yakalanması zor hayvanlar ve bu hayvanlar hakkında çok basit bilgileri edinerek başladık. | TED | إنها حيوانات ليلية، منعزلة، ومراوغة للغاية، و بدأنا في الحصول على معلومات أساسية عن هذه الحيوانات |
| bu hayvanlar mavi ışığı özümseyip, anında bu ışığa dönüştürüyorlar. | TED | هذه الحيوانات تمتص الضوء الأزرق وفى الحال تقوم بتحويل هذا الضوء. |
| bu hayvanlar genellikle uçamayan kuşları avlayarak onları yok olmaya sürükleyebilirler. | TED | غالبًا ما تفترس هذه الحيوانات الطيور التي لا تطير كما يمكن أن تؤدي بهم إلى الانقراض. |
| Baharda bu hayvanlar yavruluyor | TED | وتلد هذه الحيوانات صغارها في وقت الربيع. |
| bu hayvanlar gerçekten komik. | Open Subtitles | يارجل هؤلاء الحيوانات مضحكين جداً |
| Ve sen, bu hayvanlar için hepsini fırlatıp attın. | Open Subtitles | و انت ضحيت بكل هذا من هؤلاء الحيوانات |
| Sizin kocanız gibi adamlar bizimle bu hayvanlar arasında ince mavi bir çizgiler. | Open Subtitles | الرجال كزوجكِ، هم الخيط الأزرق الرفيع ...بيننا وبين هؤلاء الحيوانات |
| bu hayvanlar, normal yaşamlarından daha uzun ... ... gizli yaşam kapasitesine sahiptirler. | TED | تلك الحيوانات تحتوي داخلها على القوة الكامنة لتعيش وقت أطول أكثر من ما تعيشه في العادة. |
| bu hayvanlar kayda değer güzellikteki yerlerde yaşarlar ve bazı durumlarda bunun gibi çok genç mağaralarda çok eski hayvanlar bulunur. | TED | وهذه الحيوانات تعيش في أماكن جميلة بشكل ملحوظ، وفي بعض الأحيان، كهوف حديثة جدًا مثل هذه، إلا أنها حيوانات عتيقة. |