Tüm çocukluğum onu bu tarz şeyleri konuşurken dinlemekle geçti. | Open Subtitles | قضيت طفولتي في الاستماع إليها وهي تتحدث عن هذه الأشياء. |
İşimi biliyorum. bu tarz şeyleri severim ben. Tamam, sağ ol. | Open Subtitles | ـ أعرف ما أفعله، أحب هذه الأشياء ـ حسنًا، شكرًا لك |
Günden güne daha fazla bu tarz şeyleri yaparak bunları birleştiriyoruz. | TED | ونحن نربط بينها جميعا وبشكل متزايد بالقيام بمثل هذه الأشياء. |
Aslında söyleyebilirim, bu tarz şeyleri her gece görüyorum. . | Open Subtitles | في الواقع، أستطيع أنا أرى مثل هذه الأمور كل ليلة |
bu tarz şeyleri rapor etmiyorlar mı? | Open Subtitles | فهم عليهم الإبلاغ عن مثل هذه الأمور أليس كذلك؟ |
Bütün insanlar, bu tarz şeyleri sadece yaşayarak öğrenirler. | Open Subtitles | الكثير يفعل أموراً كهذه دون أن يُكشف أمرهم |
Bu sistem şirketimde oluşturuldu ve bu tarz şeyleri bir arada toplamayı gösteriyor. | TED | هذا هو النظام الذي صنعناه بشركتي والذي يظهر وضع هذه الأشياء معاً |
bu tarz şeyleri yapabilecek bilgisayar modellerine sahip olmaya başladık. | TED | بدأنا باختراع حواسيب تقوم بنفس هذه الأشياء. |
bu tarz şeyleri öldürüp ortalıkta tutmanız çok garip. Çöpe atıp kurtulmalı! | Open Subtitles | لا عجب أنك مرهقه بوجود مثل هذه الأشياء حولك |
bu tarz şeyleri kızının önünde konuşmak istediğinden emin misin? | Open Subtitles | أنكِ تريدين أن تقولي هذه الأشياء أمام ابنتك؟ |
Evet, bilirsin. Anneler bu tarz şeyleri bilir. | Open Subtitles | أجل ، كما تعلم ، الوالدة تعلم بخصوص هذه الأشياء |
- Evet, ama siz insanların iş üstündeyken, bu tarz şeyleri kişisel almadığınızı sanıyordum. | Open Subtitles | لا تأخذون هذه الأشياء على محمل . شخصي عندما تكونون على رأس العمل نحن ؟ |
- Merhaba, kıyafetlerinizi çıkarın lütfen. bu tarz şeyleri benim için siz yapıyor olmalıydınız. Basın konferansını izledim. | Open Subtitles | مرحبًا، بلا ملابس، رجاءً. من المفترض أن تقوموا أنتم بعمل هذه الأشياء لي. شاهدت مؤتمركِ الصحفي. |
Bütün bu bahsedilen hazırlıklar yapılmış ve Prens de, Majesteleri'nin emri ile Windsor'da güvendeyken sizi bu tarz şeyleri tartışmaya sevkeden nedir? | Open Subtitles | ما الذي يدفعكم لمناقشة مثل هذه الأمور الآن عندما تكون جميع هذه الأحكام قد تمت بالفعل والأمير يحضى بالآمن في وندسور |
Ama sen, her zaman bir aile olduğumuzu söyledin ve aileler bu tarz şeyleri aile içinde tutarlar. | Open Subtitles | ولكنك دائما تقول اننا عائلة و العائلة تبقي مثل هذه الأمور داخل العائلة |
bu tarz şeyleri çok sık mı görüyorsunuz? | Open Subtitles | هل تريان مثل هذه الأمور عادة ؟ |
Kahramanlar böyle yapar işte bu tarz şeyleri açığa çıkartırlar. | Open Subtitles | هذا ما يفعله الأبطال. يفضحون أموراً كهذه. |