Bu nedenle, tıpkı benim gibi, bilgisayarlar da bulutlardan nefret eder. | TED | وهذا بسبب أنها مثلي أنا، تكره أجهزة الكمبيوتر الغيوم. |
Bilgisayarlar bulutlardan nefret eder çünkü bulutlar eş zamanlı olarak çok büyük ve çok küçükler. | TED | تكره أجهزة الكمبيوتر الغيوم لأنها تكون في ذات الوقت كبيرة جداً وصغيرة جداً. |
Yarın tüm bulutlardan kurtulsak, bunu savunmadığımı da belirteyim, gezegenimiz ısınır. | TED | ولذا إن تخلصنا من جميع الغيوم غداً، وللعلم، أنا لست أشجع على هذا، فإن كوكبنا سيصبح أكثر دفئا. |
Untersberg, bulutlardan geçmemi istermiş gibi yükseklere uçurdu beni. | Open Subtitles | قادني الضوء لأعلى كما لو كان يريدني أن أمر بين الغيوم |
Ve bulutlardan bir ışık geliyordu böcekleri falan emiyordu. | Open Subtitles | وهذا الضؤ القادم من السحاب الذى امتص الحشرات وهذه الاشياء |
- Ariel, lütfen. Kafanı bulutlardan çıkar, denize, ait olduğu yere çevir. | Open Subtitles | ألا يمكن أن ترجعي بأفكارك التي فوق الغيوم وتعودي بها للماء حيث أنتي. |
Tek taraflı birşey bu. bulutlardan birşey duyamazsın. | Open Subtitles | هي فقط طريق واحد لم يسبق أن سمعت من قبل الغيوم |
Genç şairler! Gücünüzü bulutlardan, ışıktan, fırtınalardan alasınız... | Open Subtitles | شِعر جديد,اسحب الطاقة من' 'الغيوم والضياء والعواصف |
Ama bulutlardan aşağı hızla hayaletlerin en korkuncu geliyor. | Open Subtitles | لكن منفّضة للأسفل من الغيوم آتى أسوء شبح للجميع. |
Sonradan, bulutlardan yansıyan güneş ışığını tespit sisteminin fırlatılmış füzeler olarak algıladığı ortaya çıkmış. | Open Subtitles | اتضح بأن شعاع الشمس انعكس على الغيوم والنظانم سحله على انه انذار هجوم |
Birincisi, şayet olay Ebbinghaus etkisi olsaydı, bulutlardan çok yüksekte uçan pilotlar için Ay yanılgısının kaybolmasını beklerdik, çünkü ufka yakın herhangi daha küçük bir nesne olmayacaktır. | TED | واحد منها ، أنه إذا كان السبب هو فقط تأثير إبنغهاوس عندها سنتوقع أن وهم القمر سيختفي بالنسبة للطيارين فوق الغيوم نظراً لأنه لن تكون هناك أية كائنات أخرى أصغر قرب الأفق. |
Millet! Başka şansımız yok! bulutlardan çıkalım ve şavaşalım. | Open Subtitles | يجب علينا ان نغادر الغيوم ونقاتل |
Kafanı bulutlardan çıkartıp yere sağlam basacak yaştasın. | Open Subtitles | أنت قديم بما فيه الكفاية لإنزال رأسك خارج الغيوم و. ... ويبقيكلتاالأقدامالأرض. |
Dünyanın kesintisiz uzanan en büyük yağmur ormanı olan Amazona düşen yağışın yarısı, ağaçlarının kendilerinin oluşturduğu bulutlardan gelir. | Open Subtitles | في الأمازونِ، الإمتداد لم يكسر اكبر غابة أمطار إستوائيةِ في العالمِ نصف جميع مياه الأمطار التي تسقط ، يأتي من الغيوم التي تنتجها الاشجار انفسهم |
bulutlardan bakış, şirket logomuz-- Yunan mitolojisi. | Open Subtitles | --نظرة من بين الغيوم ،الشعار الأساطير الإغريقية |
bulutlardan falan mı anlaşılır? | Open Subtitles | يمكنك أن تعرف من الغيوم أو شيء كهذا؟ |
Yüzleşecekleri şeye hazır olmalarını istiyorum, bu yüzden Dünya gözlemcisi uyduların orada kalmaya devam etmesi ve bulutlardan nefret etmeyen çeşitli zeki ve yetenekli insanların istihdam edilmesi ve iklim modellerinin geliştirilmesi çok önemli. | TED | أريدهم أن يكونوا جاهزين لما سوف يواجهونه، وهذا هو سبب أنه من المهم جداً أن تبقى الأقمار الصناعية المراقبة للأرض في مكانها ونوظف أناس مختلفين وأذكياء وموهبين ممن لا يكرهون الغيوم لكي يطوّروا النماذج المناخية. |
bulutlardan geçerken | Open Subtitles | نطلق النار خلال الغيوم |
Sevinçten, bulutlardan daha yükseğe zıplatacak bir hediye gönderdiler. | Open Subtitles | لقد أنعمت عليه بأخبار ترفع القلب أعلى من السحاب |
bulutlardan geçiyoruz. Pamuk topları gibi. | Open Subtitles | نحنُ سنمر عبر السحاب مثل صوف القطن |
Bu treninin yardımıyla bulutlardan geçeceksin. | Open Subtitles | بمساعدة هذا القطار ستتخطى السحاب |