| Stewart, müşterilerine neden burada olmadığını sen söylemek ister misin? | Open Subtitles | ستيورت .. ألا تريد إخبار عميلك لم ليس هنا ؟ |
| Dışarı çık ve Bay Brown'un burada olmadığını söyle. | Open Subtitles | أخرجِ فقط وأخبريهم السّيد براون ليس هنا. |
| Kevin Burkhoff'u serbest bırakmanı istiyorum. Bana burada olmadığını söyleme. | Open Subtitles | أريدك أن تطلق سراح ، كيفين بيركهوف و لا تخبرنى أنه ليس هنا |
| - burada olmadığını şimdi öğrendik. | Open Subtitles | الشيء الوحيد أننا إكتشفنا أنها ليست هنا. |
| Dinle, delikanlı. Neden burada olmadığını ben de bilmiyorum. | Open Subtitles | اسمع يابنى، لا أدرى لِم هى ليست هنا أيضاً |
| 20. yüzyıl şairlerinin süslü şiirleri için, burada olmadığını tahmin ediyorum. | Open Subtitles | افترض بانك لست هنا من اجل الشعر حول مؤلفين القرن العشرين |
| Sadece, hiç burada olmadığını söylüyorum. | Open Subtitles | ما أقوله أنكِ لستِ هنا دوماً مهلاً |
| Silahların nerede olduğunu ve neden burada olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | عليك أن تعرف أين سفينة الخاص بك هو سخيف وأنت تعرف السبب في أنها ليست هُنا. |
| burada olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | يمكنني ان اقول لك اين لن تجديه أنه ليس هنا في مكاننا الخاص |
| Ama o nedenin burada olmadığını biliyorum. Bu zamanda değil. | Open Subtitles | ولكنّي أعلم أنّ ذلك السبب ليس هنا وليس الآن |
| - En sonunda, teşekkürler, beni aşağılamayan biri onun burada olmadığını fark etti. | Open Subtitles | شكرا شكرا أخيراً، شخص لا يهينني لاحظ بأنه ليس هنا |
| Artie'nin usturlabı aradığını ve burada olmadığını bildiğini biliyoruz. | Open Subtitles | إذاً نحن نعلم أن أرتي يبحث عن الاسطرلاب و هو يعلم بأنه ليس هنا |
| Yeniden eve dönmek ve onun burada olmadığını düşünmek çok tuhaf. | Open Subtitles | انه من الغريب أن تعود إلى الوطن وحينما تفكر بأنه ليس هنا |
| burada olmadığını biliyorum, çünkü dolap boş, ve dergiler deli birinin yapacağı gibi sırayla dizilmemiş. | Open Subtitles | أعلم أنه ليس هنا لأن الثلاجة فارغة والمجلات ليست في أماكنهم |
| - Size burada olmadığını söyledim. - Nerede olduğunu söylemedin ama. | Open Subtitles | لقد اخبرتك انه ليس هنا ولكنك لم تخبرنا أين هو |
| Artık benim yüzümden burada olmadığını bilerek yaşamaya mahkum edildim. | Open Subtitles | والآن لعنت بأن أعيش حياتي وأنا أعلم أنها ليست هنا بسببي |
| Sadece burada olmadığını onaylamak için geldim. Nedense uyuyamadım. | Open Subtitles | جئت فقط لأتأكد أنها ليست هنا ، لا استطيع النوم بكل الأحوال |
| Ve sen bana artık burada olmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | وأنتِ تخبريني أنها ليست هنا بعد |
| İstersen ona senin burada olmadığını söyleyebiliriz. Ona görüşemeyeceğinizi söyleyebiliriz. | Open Subtitles | فإن كنت تريد يمكنني إخبارها بأنك لست هنا يمكنني إخبارها بأنك لا تستطيع رؤيتها |
| Kayıp bir genci bana bildirmek için burada olmadığını söyle lütfen. | Open Subtitles | أرجوك أخبرني بأنك لست هنا لتبلغ عن مراهق مفقود |
| Bana burada olmadığını söylediler ama seni buldum halacığım! | Open Subtitles | لقد قالو لي أنكِ لستِ هنا ولكني وجدتِك,يا عمتي! |
| İkimiz de Bayan Palmer'ın burada olmadığını biliyoruz Karokaro. | Open Subtitles | (كلانا يعلم أن السيدة (بالمر) ليست هُنا يا (كاروكارو |
| Sana Sanada'nın burada olmadığını söyledim. | Open Subtitles | أخبرتك ذلك سانادا لَيس هنا |
| Wallace, onun son üç aydır burada olmadığını biliyor. | Open Subtitles | ولاس يعرف بأنه غائب اخر ثلاث أشهر |