| Ama oğlunun nahoş bulduğu şey de tam bu cömertlik. | Open Subtitles | و لكن هذا هو الكرم الكبير الذي يعترض إبنه عليه |
| - Cimri görünmeyi istemezsin. - Cimri mi? Ben cömertlik timsaliyim! | Open Subtitles | أنت لا ترغب بأن تبدو للناس غير كريم أنا روح الكرم |
| Bu muazzam cömertlik hayatımın anlamını derinden sarstı ve değiştirdi. | TED | هذا الكرم المتأصّل تحدى و غيّر هدفي في الحياة. |
| Sophie, bize gala için elbise almayı teklif etmen çok büyük bir cömertlik her ne kadar ayakkabım doğduğu topraklara... | Open Subtitles | صوفي , هذا كرم للغاية منكي لتعرضي أن تشتري لنا أزياء من أجل العرض ولكن بقدر ما يحب حذائي الرجوع |
| Bana bu kadar zinde asker vermeleri büyük bir cömertlik. | Open Subtitles | وكان كرماً ملحوظاً منهم لكى يعطونى . العديد من القوات الجديدة |
| Tom. düşünmen bile büyük cömertlik, ama ben beklemeyi tercih ederim. | Open Subtitles | توم, يالهُ من سخاء كبير منك حتى بتفكيرك في الامر لكن بإعتقادي نفضّل الإنتظار |
| Bir cömertlik yap, Bay Martin, ve sevincini Leydi Edgware ile paylaş. | Open Subtitles | كن كريما , وشارك سعادتك وضحكك مع... . ربما الليدى ادجوار |
| Takdire şayan olansa bu cömertlik ve insanlık. | TED | هذا هو الكرم و هذه هي الإنسانية، هذا أمر رائع. |
| - Ve eve yürüyerek dönmemize izin vermiyorlar. - Bu bile cömertlik değil mi Maria? | Open Subtitles | ـ ولايسمح لنا أبدا بالعودة سيرا الى منزلنا ـ هذا هو الكرم بعينه, اليس كذلك ياماريا؟ |
| Özellikle de sebep olduğu cömertlik ile hepimize çok büyük iyilikleri olacak. | Open Subtitles | خاصة الكرم الذي يلهمه سيكون ذو فائدة عظيمة لنا جميعا |
| Ama cömertlik onlardan biri değil. | Open Subtitles | رئيستي أشياء عدّة، لكن الكرم ليس من خصالها |
| Eğer dokunan bir şey olursa cömertlik olur. | Open Subtitles | هذا ليس كرم , الكرم فقط عندما يوجعك عند الدفع |
| İngilizce çevirisi eşit cömertlik olurdu ama içerdiği derin felsefi anlamı “birbirini önemsemektir”. | TED | ترجمة عربية بسيطة و حرفية ستكون "الكرم"، لكن المعنى الفلسفي العميق هو الرعاية، معًا، لبعضنا البعض. |
| Eğlenerek yapılmalı. cömertlik daha eğlenceli. | TED | ويجب فعله باستمتاع. الكرم هو أكثر متعة . |
| derler. Takıma bir veren taraf almanıza karşın cömertlik patlaması da görmezsiniz. | TED | فإذا تركت شخص معطي في فريق، لن تحصل على كرم كبير. |
| - Hayır, hayır, bu cömertlik ama... - Kimseye verilmeyeceğim. | Open Subtitles | ـ كلا, هذا كرم منك, لكن ـ لن أهب إلي أي أحد |
| Tanrım, anne, teşekkürler, ama bu biraz fazla cömertlik olur. | Open Subtitles | جييـ.امي.شكرا لكي.لكن هذا كرماً زيادة عن اللزوم قليلاً |
| Nerede inanç varsa orada cömertlik olduğunu söylediler. | Open Subtitles | يقولون أنه عندما يكون هناك إيمان سيكون هناك سخاء |
| Bay Plainview cömertlik göstererek kilisemiz için 5.000 dolarlık bağış sözü vermişti. | Open Subtitles | لقد كانالسيد "بلاينفيو" كريما ليعطينا 5000 دولار تبرع الى الكنسيه |
| cömertlik, ahlak ve sevgi timsalidir. | Open Subtitles | انها نموذج للكرم,والعفة والحب |
| O 300 saniye ne kadar zevkli gözükürse gözüksün amcan Prag'dan getirdiğin yabancıya yardım için büyük cömertlik yaptı. | Open Subtitles | بقدر الـ 300 ثانية الممتعة كان عمك كريمًا بما فيه الكفاية لمساعدة غريب أمريكي أتيتِ به من براغ |
| Ortak cömertlik için bir rota sağlamakta ve o cömertlik çok sayıda şirketin çalışanları ve müşterileri için önemlidir. | TED | لأنها توفر طريقة لسخاء الشركات وهذا السخاء مهم جدًا للعديد من موظفيها، ولزبائنها أيضًا. |
| Büyük cömertlik gösterdiniz Olga'yla bana. | Open Subtitles | وكرم... وكرم نحوي ونحو (أولجا). |
| Rahip ve keşiş tam geçişirken Pai Mei sırrına varılamaz bir cömertlik göstererek keşişe çok hafif bir baş selamı vermiş. | Open Subtitles | وعندما تلاقي الراهب والناسك فى منتصف الطريق باي ماي، وفى مشهد عملي مبهم وغير مفهوم من السماحة ، كان قد أعطى الكاهن إيماءة أو إنحناء بسيط برأسه |
| Gerçek şu ki insanın özü sevgi ve inanç, ...cesaret,duyarlılık,cömertlik ve fedakarlıktır. | Open Subtitles | الحقيقة هي أن جوهر الإنسان هو الحب والإيمان الشجاعة والحنان والكرم والتضحية |