Kaldıramayacağını düşündüler ve bu konuda tek kelime etmememi istediler. | Open Subtitles | ظنوا أنك لا تستطيعين تقبل الأمر وتوسلا إليّ ألا افضحهما |
Ama onlar beni çöpmüşüm gibi kapı önüne koyabileceklerini düşündüler. | Open Subtitles | لكنهم ظنوا أنهم يستطيعون أن يرموا بي كقطعة من القمامة. |
Gururu yüzünden dünyanın en kötü mağlubiyetlerinden birini alacağını düşündüler o hiç vazgeçmeyecek ve o ringde yok edilecekti. | Open Subtitles | إنهم يعتقدون أنه مع اعتزازه سيعتبر واحدا من الضرب أسوأ من أي وقت مضى في العالم وانه لن يستسلم. |
Bir şöminenin insanları bir araya getirebileceğini ve sohbetler başlatabileceğini düşündüler. | TED | اعتقدوا أن مدفأة قد تجذب الناس وتساعدهم في بدء محادثات ما. |
Bazı insanlar, kendi hatalarını kapatmanın en iyi yolunun, Jack'ten kurtulmak olduğunu düşündüler. | Open Subtitles | أشخاص معينين إعتقدوا أن الطريقة المثلى ..للتغطية على أخطائهم هي التخلص من جاك |
Sanırım onun kanserle çok iyi savaşabileceğini düşündüler. | Open Subtitles | أظن أنهم يظنون أن لديه قدرة عالية على مقاتلة السرطان |
Yapılması gereken dopru davranışın bu olmadığını düşündüler. | TED | أنهم أعتقدوا فقط أنه ليس الشئ الصحيح ليفعلوه. |
Ameliyat başarısız olduktan sonra, ...eğer yanlış bir şey sorarlarsa onun kırılacağını düşündüler. | Open Subtitles | بعد العملية الجراحية التي لم تنجح ظنوا انها ستنهار اذا طرحوا السؤال الخطأ |
Belki de bu yaz sosisinin ahlaki duygularını telafi edeceğini düşündüler. | Open Subtitles | ربما ظنوا أن السجق الصيف شأنه أن يعوض عن مشاعر الأسهم. |
Kaldıramayacağını düşündüler ve bu konuda tek kelime etmememi istediler. | Open Subtitles | ظنوا أنك لا تستطيعين تقبل الأمر وتوسلا إليّ ألا افضحهما |
İlk başta bunun bir şaka olduğunu düşündüler, sonra onlara fotoğrafları gösterdim. | Open Subtitles | الآن، كانوا يعتقدون أن هذه مزحة في البداية حتى أظهرت لهم الصور |
Ama bilim adamları uzun bir süre bunun ... ... asla mümkün olmayacağını düşündüler. | TED | لكن العلماء ضلوا لوقت طويل يعتقدون أن ذلك لن يكون ممكناً ابداُ |
Ve konuyu açıklığa getirdiklerini düşündüler, çünkü yasal ve illegal kopyaların kesin farklarını açıklamışlardı. | TED | وقد كانوا يعتقدون أنهم قد وضحوا الإشكال، لأنهم قد وضعوا تحديدا واضحا بين النسخ القانوني وغير القانوني. |
Bu oldukça garip, çünkü yaklaşık 20 yıl önce genomu araştırmaya başladıklarında, muhtemelen yüz bin adet gen barındıracağını düşündüler. | TED | وهي متباينة جداً لأنه منذ حوالي 20 سنة عندما بدؤوا باكتشاف الجينات اعتقدوا أنها على الأغلب ستكون حوالي 100 ألف جين. |
Bu durumun sebebinin teknisyenin tavşanlarla olan etkileşim sıklığı olabileceğini düşündüler. | TED | وقد اعتقدوا بأن الأمر قد يكون مرتبطاً بوتيرة تفاعل فني المختبر مع الأرانب. |
- Metodolojideki terimlere falan göre düşündüler. | Open Subtitles | لأنهم اعتقدوا أنه من حيث المنهجية ، والفيزياء. |
Torosaurus isminin kalması, Triceratops'un kaldırılması gerektiğini düşündüler, fakat malesef bu olmayacak. | TED | إعتقدوا أن توروسورس يجب ان تُحفظ وأن ترايسيراتوبس يجب القاءه بعيداً, لكن ذلك لن يحصُل. |
Sanırım onlara yaptığım büyülerin uğursuzluk getirdiğini düşündüler. | Open Subtitles | إعتقدوا إذا قاموا بهضمى سوف يجرى سحرى فى دمائهم |
Operasyonlarıyla ilgili bilgi bulmaya çalıştığını düşündüler. | Open Subtitles | كانوا يظنون أنك تبحث عن معلومات عن عمليتّهم |
Seçmenler Al Gore'u dilini Tipper'ın boğazına sokuncaya kadar sert biri olarak düşündüler. | Open Subtitles | كان الناخبون يظنون أن آل غور رجل متزمت إلى أن قبّل زوجته تيبر أمامهم بشغف |
Batının bunu anlayacağını ve onaylayacağını düşündüler. | Open Subtitles | وقد أعتقدوا أن الغرب قد تفهم هذا وقبل به |
Eminim ki benimle daha rahat konuşabileceklerini düşündüler. | Open Subtitles | انا متأكدة أنهم شعروا بالراحة أكثر بالتحدث معي. |
Ama bu sayıların onları ilgilendirmediğini düşündüler. | TED | لكنهم لم يعتقدوا أن تعنيهم تلك الأرقام. |
Yani, oraya bir patlayıcı yerleştirmeye çalıştığımı düşündüler ve bu olasılığı bir buçuk saat boyunca araştırdılar ama hiçbir zaman kelepçe takılmadı ya da bir hücreye girmedim. | TED | لقد ظنّوا أنني كنت أحاول زرع عبوةِ ناسفة، وقاموا بالتحقيق في هذا الاحتمال لمدة ساعة ونصف، ولكن لم يتم تكبيلي بالأصفاد، ولم أُنقل أبدًا إلى زنزانة سجن. |
Ve San Fransiscolular da aynısını yapmak zorunda olduklarını düşündüler. | TED | وكذلك فكروا شعب سان فرانسيسكو أن عليهم صنع الشيء نفسه. |
Gördük ki, yapanlar, sadece origamiyi sevmediler, herkesin dünyayı kendilerinin gördüğü gibi göreceğini düşündüler. | TED | بدا أنّ البنائين لم يحبّوا " الأوريغامي " فقط ، بل فكروا إنّه الجميع غيرهم سوف يرون العالم من منظورهم . |
Bunu biraz düşündüler, ve dediler ki, "Hmm, sanırım yapılabilir. Bir hesaplayalım." | TED | وفكّروا في ذلك الأمر ، وقالوا : "حسنا ، أعتقد أنّ ذلك ممكن. دعونا تشتغل على الأرقام." |
Yüksek seviyedeki insanlara kıyasla çok daha fazla farklı insanı düşündüler. | TED | كانوا يفكرون بالالتقاء بأشخاص مخلتفين غير الاشخاص من الطبقة العليا |