Ben bunu düşünmem, zenginliği düşünmediğim gibi. | Open Subtitles | أنا لم أفكر بهذا الموضوع مثلما أنا لا أفكر أن أكون ثرية |
Beni bu göreve getirdiğinizde başkası gibi düşünmediğim için olduğunu söylediniz. | Open Subtitles | عندما أحضرتني لهذه الوظيفة، قلت إن ذلك بسبب أنني لا أفكر كأي أحد آخر |
Fakat gözümü açtığımda olası olabileceğini düşünmediğim bir affetme hissi ile karşılaştım. | TED | ولكن ما رأيتة فتح أعينى على فكرة التسامح التى لم أتوقع أبداً أن تكون ممكنة. |
Çocuklar, ağzımdan çıkacağını asla düşünmediğim bir şey duymak üzeresiniz. | Open Subtitles | حسناً ستسمعون شيئاً لم أتوقع أن يخرج مني |
düşünmediğim zaman günüm geçmek bilmez. | Open Subtitles | في القطب المغناطيسي الشمالي من المستبعد أن أمضي يوما دون التفكير بذلك |
Hiç düşünmediğim kırmızı halıdan geçmem gerekiyor. | Open Subtitles | ،يجب أن أمُـرّ من خلال الممر الأحمر، الذي لم أفكّر بهِ أبداً |
Hiç düşünmediğim şeyleri bana düşündürüyorsun. | Open Subtitles | كما تعرفيـن ، أنت تجعلينني أفكر بأشياء لم أكن أفكر بها كما تعرفيـن ، أنت تجعلينني أفكر بأشياء لم أكن أفكر بها |
Bu, bana yapacağımı hiç düşünmediğim bir karar aldırdı: bireysel yelkencilik sporunu arkada bırakmak ve hayatımda karşılaştığım en büyük zorluğa odaklanmak: küresel ekonomimizin geleceğine. | TED | وجعلني أتخذُ قرارا لم أتوقع أنني يوما ما سأقوم باتخاذه: وهو أن أترك رياضة الإبحار المنفرد خلفي وأركز على أعظم تحدي يمكن أن أواجهه: مستقبل اقتصادنا العالمي. |
Ama sana değer vermediğim seni düşünmediğim ya da mutlu olmanı istemediğim anlamına gelmez bu. | Open Subtitles | و لكن هذا لا يعنى أننى لا أهتم لأجلك أو أننى لا أفكر بك أو أننى لا أريدك أن تكونى سعيدة |
Ve diğer bütün düşünüyor olabileceğim şeylere onları düşünmediğim gerçeği hariç. | Open Subtitles | وكل الأمور الاخرى التي أفكر فيها ما عدا حقيقة أنني لا أفكر بهم |
Bu seyahat uyarıları, alıkonulmalar ve küçük oğlumdan ayrı kalmak bir ABD vatandaşı olarak yaşayacağımı hiç düşünmediğim şeylerdi. Ama göçmenlere yardım etmekten suçlu sayılan tek kişi de hiç değilim. | TED | حجوزات السفر، الإعتقالات وتفريقي عن طفلي الرضيع هي مواقف لم أتوقع أنني سأواجهها كمواطنة أمريكية، ولكنني لست الوحيدة التي يتم تجريمها من أجل مساعدة اللاجئين. |
düşünmediğim zaman günüm geçmek bilmez. | Open Subtitles | في القطب المغناطيسي الشمالي من المستبعد أن أمضي يوما دون التفكير بذلك |
Dışarıda çok daha fazlası var. Denemediğim bir çok şey var. Hatta denemeyi düşünmediğim şeyler bile var. | Open Subtitles | هناك الكثير ممّا لا أعرفه, هناك أشياء لم أجرّبها, وأخرى لم أفكّر حتى بتجربتها. |
Ama bu senin durumunu düşünmediğim anlamına gelmez. | Open Subtitles | لكن لا يعني هذا أنني لم أكن أفكر بكِ دائماً |
Bunu düşünmediğim bir gecem olmadı. | Open Subtitles | لم تمضي ليلةً منذها ولم أفكر بهذا |