| Kötü ilişki kurmanın patenti sende değil ya. | Open Subtitles | الأمر ليس وكأنه لديَّ بالضبط أجيز العلاقات سيئة |
| Sadece biraz şişirmişler, pembe dizi değil ya. | Open Subtitles | إنها مجرد كتابة , ليس وكأنه مسلسل تلفازي |
| Bir şeyi itiraf edecek değil ya. | Open Subtitles | الامر ليس كما لو كان على إستعداد لقبول أي شيء |
| Ya da kaydı keserim direkt, fark edecek değil ya. | Open Subtitles | أو يمكنني أن أمنعه من التسجيل ليس كما لو أنه سيلاحظ ذلك |
| Dünyanın sonu değil ya. | Open Subtitles | ليس وكأنها نهاية العالم |
| Gidip 17 yaşındaki hastasıyla yatacak değil ya. | Open Subtitles | إنه لن يمارس الجنس مع فتاة مريضة في الـ 17 من عمرها |
| Rusya Başkanı, kameralar karşısında Birleşik Devletler Başkanına yukarıdan bakacak değil ya. | Open Subtitles | لا يُمكِنُهُ اْنْ يَنظُر إلى أسفل إلى رئيس الولايات المتحدة عندما تلتقطهُم عدسات الكاميرات |
| Biz, yan yana dururken seni seçmiş değil ya. | Open Subtitles | حسنا .. إنه ليس و كأننا كنا نقف جنبا إلى جنب أمامها عندما إختارتك |
| Cidden bokun tadı tavuk gibi değil ya | Open Subtitles | ♪ لكن الحقيقة بأن البول ليس طعمه كالدجاج |
| Kusura bakma, sana niye söylüyorsam. Senin suçun değil ya sonuçta. | Open Subtitles | انا اسفة، لم يكن يجب ان اشكو ذلك لك، هذا ليس وكأنه خطأك |
| Diş düzeltmeyle ilgili değil ya. | Open Subtitles | ليس وكأنه شئ خاص بتقويم الأسنان |
| Yani sonuçta Danny hayatı boyunca onu sevmiş de sonradan onunla olamayacağını anlayıp Georgie'nin yanına Paris'e gidecek değil ya. | Open Subtitles | اعنى,ليس وكأنه كان واقعاً فى ،حبها طوال حياته ،وحينما ادرك اخيراً انه لن يحظى بها غادر الى (باريس) مع (جورجى) |
| Seni sürekli ders çalışırken gördüğümden değil ya. | Open Subtitles | ان الأمر ليس كما لو انني رأيتك تدرس كثيراً |
| Onunla bir şey yapacak değil ya. | Open Subtitles | نعم ليس كما لو أنه سيفعل به شيئاً |
| Onunla bir şey yapacak değil ya. | Open Subtitles | ليس كما لو أنه سيفعل به شيئاً |
| Senin suçun değil ya. | Open Subtitles | أقصد , ليس وكأنها غلطتك |
| Ülkeyi terk ediyor değil ya. | Open Subtitles | ليس وكأنها ستغادر الدولة |
| Hayrına toprakları geri verecek değil ya! | Open Subtitles | إنه لن يعيد لها أراضيها على سبيل الإحسان. |
| Beni orada zorla tutacak değil ya. | Open Subtitles | إنه لن يجرؤ محاولة إبقائي هناك بالقوة |
| Rusya Başkanı, kameralar karşısında Birleşik Devletler Başkanına yukarıdan bakacak değil ya. | Open Subtitles | لا يُمكِنُهُ اْنْ يَنظُر إلى أسفل إلى رئيس الولايات المتحدة عندما تلتقطهُم عدسات الكاميرات |
| Daha önce hiç aynı yatağı paylaşmadık değil ya. | Open Subtitles | ليس و كأننا لم نتشارك سريراً من قبل. |
| Cidden bokun tadı tavuk gibi değil ya | Open Subtitles | ♪ لكن الحقيقة بأن البول ليس طعمه كالدجاج |