Böylece dedik ki, tamam, yeni şehirlere bakalım, ve Çin'deki birkaç yeni projenin içine girdik. | TED | لذك فقد قلنا ، حسناً ، دعونا ننظر إلى المدن الجديدة ، ونحن مسؤولون عن مجموعة مشاريع لمدن جديدة في الصين. |
dedik ki, işe mahalle ünitesi ile başlayalım. | TED | لذا فقد قلنا ، دعونا نبدأ من وحدة هذا الحي. |
dedik ki, en büyük yüz şirkete bakarsak bu 15 emtianın yüzde kaçını bu şirketler satın alıyor ya da satıyor? | TED | قلنا: لو أخذنا أكبر مئة شركة، ماهي النسبة من كل السلع الخمس عشر التي تنتجها هذه الشركات، بيعا أو شراءً؟ |
Biz çıkmaya başladığımızda, dedik ki bilirsin, eğlenmek istedik. | Open Subtitles | , عندما بدأنا نتقابل , قلنا أننا نريد الاستمتاع بالوقت |
15 yıl önce WISE'da başladık ve dedik ki, "Peki, burada bir kaç ana gözlem var, ve büyük bir olasılıkla bunları takip etmemiz gerek." | TED | إذا في هذه الدراسة، منذ خمسة عشر سنة بدأنا وقلنا: هناك ملاحظتان مفتاحيتان ويجب علينا البناء عليهما |
Ve bazı insanlara da legolar verdik ve dedik ki, "3 dolara bu Bionicle’ı yapmak ister misin? | TED | لبعض الأشخاص ، أعطيناهم القطع و أخبرناهم : " هل ترغبون في بناء اللعبة مقابل ثلاثة دولارات ؟ |
dedik ki "bu kızın hayatını kurtarmak ne muhteşem" | TED | فقلنا: " لقد كان هذا عظيما، أنقذنا حياة هذه الفتاة الصغيرة." |
Hepimiz dedik ki baskın için 8 gün çok uzun bir süre. | Open Subtitles | قلنا لك بأن 8 أيام كانت طويلة جداً للمراقبه |
Ona dedik ki filonun ve saldırının masraflarını kimin karşıladığını bize söylersen canını bağışlayacağız. | Open Subtitles | قلنا لها أنه إن أخبرتنا من دفع ثمن أسطولك وجنودك فسوف نبقي على حياتكما |
Polise dedik ki "Eğer onları burada tutuklarsanız buraya gelmekten vazgeçecekler, tedavi olmayacaklar | TED | قلنا للشرطة "إذا اعتقلتهم هنا سيتوقفون عن القدوم ولن يحصولوا على المعاملة. |
Gene dedik ki, 21. yüzyıl; kayan iklim bölgelerine, Kuzey Amerika ve Asya'da kuraklığa yatkın bölgelerin oluşumuna, buz örtülerinin erozyonuna, yükselen deniz seviyelerine ve efsanevi Kuzeybatı Geçidi'nin açılışına tanıklık edecek. | TED | قلنا كذلك أن القرن ال21 سيشهد تحولا للمناطق المناخية، إنشاء مناطق معرضة للجفاف في شمال أمريكا وآسيا، نآكل الصفائح الجليدية، ارتفاع منسوب مياه البحر وافتتاح الممر الشمالي الغربي الأسطوري. |
Sonuçta Netra ve ben oturduk ve 10 sene önce ilk planımızı yaptık ve dedik ki biz bu planın odağına kendimizin çok ötesine gitmeyi koymak istiyoruz. | TED | إذن عندما جلسنا أنا ونيترا لنضع خطتنا الأولى قبل عشر سنوات، قلنا بأننا نريد التركيز على هذه الخطة لتدور هذه الخطة حولنا |
Ve dedik ki, doğru, biz hayır işini tekrar tanımladık. Bu kuruluşların işletilme şeklini tekrar tanımlamaya ihtiyacımız var. | TED | وكما قلنا ، حسنا ، لقد قمنا بإعادة صياغة معنى العمل الخيري . نحن الآن بحاجة إلى إعادة تعريف طريقة عمل هؤلاء الباحثين . |
Ama sonra onlara dedik ki, “Bak, bu origami aslında bize ait. | TED | أخبرناهم فيما بعد ، قلنا " انظروا ، هذه " الأوريغامي " فعلاً تتنسب لنا . " |
Dedik ki: "Evet iyi bir şifre verisine ihtiyacımız var. | TED | قلنا "حسنًا، هناك حاجة إلى بيانات عن كلمات المرور |
dedik ki, tamam hadi bir çalışma grubu oluşturalım. | TED | قلنا: حسناً، لنكوّن مجموعة للدراسة. |
Bir gün dedik ki; "Biz bunu söylemeye devam ettikçe bir şey değişmeyecek. | TED | وفي يوم، قلنا " إلي متى سنظل نقول هذا، ولا شيء سيتغير. |
dedik ki, eğer bataryanızı yılda 50 kereden fazla takas ederseniz size geri ödemeye başlayacağız çünkü bu yaşamınızı zorlaştırıyor. | TED | قلنا أنه إذا توقفت لتبديل بطاريتك أكثر من ٥٠ مرة خلال عام سنبدأ بدفع المال لك لأنه غير مريح نوعاً ما . |
Bu yüzden, biz de dedik ki, ne -- KA: Bu geniş kapsamlı olmayan bir grup muydu? | TED | لذلك قلنا:ماهو... كورت أندرسون:إذا.. لم تكن مجموعة شاملة؟ |
Ve dedik ki, "Kadınlardaki yağlı plağın aslında erkeklerdekinden çok farklı olduğunu, ve farklı biriktiği farzedeceğiz." | TED | وقلنا: سنفترض أن الجلطة الكبيرة في النساء قد تكون مختلفة حقيقة وتحتضن بشكل مختلف عن الرجال |