Bak, doğru olanı yapmayı kafana takma. Polis olmayı kafana tak. | Open Subtitles | لا تقلق على فعل الصواب فقط تأكد ان تكون شرطي جيد |
Sana aşık olmamın sebeplerinden biri de sonucu ne kadar ağır olursa olsun doğru olanı yapmayı seçiyorsun. | Open Subtitles | إحدى أسباب وقوعي في حبك هو أنك وددت دومًا فعل الصواب مهما كان الثمن، وحتى إن كان صعبًا لحد لا يُطاق. |
Kaderim senin ellerindeydi ve sen doğru olanı yapmayı seçtin. | Open Subtitles | حملت مصيري في يديك واخترت فعل الصواب |
doğru olanı yapmayı tercih etmek insanların değerini yükseltir. | Open Subtitles | "إنهُ شرف أكبر للرجال والنساء إذا اختاروا فعل الصواب" |
Sıçıp batırdım. Billy için doğru olanı yapmayı denedim. | Open Subtitles | لقد أفسدت الأمور، حاولت فعل الصواب لـ (بيلي) |