| -Silahı nereden aldınız? -Arkadaki dolaptan. Av tüfeklerim, birkaç tabancam var. | Open Subtitles | أين حصلت على السلاح؟ من الخزانة حيث أحتفظ ببعض البنادق والمسدسات. |
| Çünkü bunu yatak odamızdaki dolaptan çıkarttım ve silahın kayıp olduğunu gördüm. | Open Subtitles | لأني أحضرت هذه من الخزانة التي داخل غرفة النوم وكان السلاح مفقوداً |
| Ve dolaptan çıkması gerekenlerin sadece eşcinseller olmadığını göreceğiz. | TED | وسوف نرى ذلك أنه ليس فقط أصحاب الميل الجنسي من نفس النوع من يجب أن يخرجوا من الخزانة |
| Biraz kırmızımız var ve dolaptan biraz beyaz daha alabilirim. | Open Subtitles | نعم لدينا نبيذ أحمر، ويمكنني جلب نبيذ أبيض من الثلاجة |
| Belki dolaptan bir soda ya da yoğurt alırsınız. | Open Subtitles | وربما يمكنك أن تتناول من الثلاجة بعض الصودا أو اللبن |
| Baxendale dolaptan Sherlock Holmes kostümünü aldı. Böylece dikkat çekmeyecekti. | Open Subtitles | وقد اخذ باكيندال ملابس شارلوك هولمز من الدولاب ليتمكن من الاختلاط بالناس فى الحفل |
| Ben dolaptan çıkalı yıllar oldu. | Open Subtitles | لقد خرجت من الخزانة وإعترفت بميولي قبل قرون |
| Walter'ın giysilerini dolaptan çıkarıp kutulara koydu Goodwill'i aradı. | Open Subtitles | أخذت كل ملابس والتر من الخزانة ووضعتها فى صناديق لتتبرع بها |
| Daphne, parayı kadın Derneği'nde bir dolaptan aldı. | Open Subtitles | أخرجت دافني النقود من الخزانة في واي دبليو سي أي |
| Para yüzlük halinde havaalanındaki bir çantada... sadece dolaptan alınmayı bekliyor. | Open Subtitles | المال موزع على فواتير 100 دولار في الخزانة في المطار. عندما تصل للخزانة، بوسعك أخذ المال. |
| Para yüzlük halinde havaalanındaki bir çantada... sadece dolaptan alınmayı bekliyor. | Open Subtitles | المال موزع على فواتير 100 دولار في الخزانة في المطار. عندما تصل للخزانة، بوسعك أخذ المال. |
| dolaptan kitaplarımı toplayıp eve yürüyerek geleceğim, tamam mı? | Open Subtitles | سأذهب لأخذ كتبي من الخزانة وبعدها سأعود للمنزل سيراً،حسنٌ ؟ |
| Lilly az önce dolaptan mesaj yolladı. Diyor ki biz ucube değiliz. | Open Subtitles | ليلي أرسلت لي رسالة من الخزانة وتقول أننا لسنا فضلات |
| Eğer arkadaşımsan beni bu dolaptan çıkart. | Open Subtitles | حسناً، لو كنتِ صديقة فستخرجينني من هذه الخزانة |
| Tabi ya duyamadım..kurtulmam için önce bu dolaptan kurtulmalısın | Open Subtitles | أعلم أن هناك عمل معد لشخصيتي لكن هذا رجاً لا شيء يطابق الآخر كتيبة النجاة ترفض كل هذه الخزانة |
| Belki dolaptan bir soda ya da yoğurt alırsınız. | Open Subtitles | وربما يمكنك أن تتناول من الثلاجة بعض الصودا أو اللبن |
| Doldurma malzemesini dolaptan çıkar ve hindinin içine doldur. | Open Subtitles | أخرج الحشو من الثلاجة و ضعهم في الديك الرومي |
| dolaptan istediğiniz gibi içecek alabilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنكم تناول الشراب من الثلاجة كما تشائون |
| Davet edilmeden içeri girdi, dolaptan bira aldı, oturdu. | Open Subtitles | انا اقصد , لقد دخل بدون دعوه اخذ البيرة من الثلاجة وجلس |
| Artık dolaptan seni korkutan hiçbir şey çıkmıyor değil mi? | Open Subtitles | لن يخرج شئ من الدولاب لإخافتك ثانية، صحيح؟ |
| Saat 15:00'ten hemen sonra hemen şuradaki dolaptan fırlayacağım ve hepinizi büyük bıçağımla haklayacağım. | Open Subtitles | في الساعة الثالثه صباحا سأقفز من الدولاب هناك وأقطعكم إرباً بالفأس والمنجل |
| Jonathan, dinle beni. dolaptan bir meteor taşı al. | Open Subtitles | جونثان إسمعني أحضر حجر نيزك من الخزانه |
| - Onu bütün aletleri koyduğumuz dolaptan aldı. | Open Subtitles | حصلَ عليهِ من الخِزانة حيثُ نحتفظُ بجميع الأدوات |